12. Bölüm

16.9K 2.4K 1.4K
                                    


Instagram: gecelcin

HEDEF: 930 OY

Keyifli okumalar canlarım, bol bol yorum atmayı unutmayın :)


Gökgürültülü bir gecenin ardı serin bir toprak kokusunu özgürce bırakırdı da, aynı gecenin ta kendisi buram buram tutsak eder miydi insanları çaresizliğe?

O gecenin sabahının mis bir kokuyla beni rahatlatacağını bilsem de, o sabaha giden yolda saniyeleri tırnaklarımla kazımak zorundaymışım gibi hissediyordum. Ulaşmak istediğim hedef gözümü serin bir sabaha aralamaktı lakin her hedef bir zorluğun arkasındaki dağda saklı dururdu. O dağı ayaklarımla değil de tırnaklarımla aşacağımı biliyordum işte bu yüzden.

Arabanın içinde sinir bozucu kemer ikaz sesi bir papağan misali ötmeye devam ediyor, ben ise sadece çoktan hız sınırını aşmış olduğumuz arabanın asfaltı nasıl ağlattığını izliyordum. Koray'dan gelen telefondan sonra sarışının ayağı gazdan kalkmamış ve bana son sözlerini söylemesinin ardından derin bir sessizliğe bürünmüştü.

Yağmur taneleri araba camlarında ritmik olmayan sesler bırakmaya başladığında bakışlarımı yukarıya doğru kaldırdım. Gri bulutlar siyahla harmanlanmış, bir fırtına başlayacağının haberini verir gibi sıralanmışlardı. Ateş'in yaşadığı mahalleye ulaşmamıza az kalmış olması içimden dualar etmeme neden oluyordu kasvetli havayı bakarken. Onun kontrolünü kaybetmemesine ihtiyacım vardı çünkü. Camın yansımasından sarışını izlerken sadece bunu düşünüyordum. Ateş'in kontrolünü kaybetmemesine ve Erin'in karşısında normal bir insan gibi durmasına ihtiyacım vardı.

Hazır değildim bana 'gerçek ile sahtenin kavramını öğretecek adamın' benim 'gerçek' yüzümü görecek olmasına.

Evet, evet gerçekten de öyle demişti. Bana bağışlayacağı öpücük ile o kavramı benim beynime kazıyacağını ima etmişti. Onun dudaklarından gelecek dokunuşu 'bağış' olarak dillendiriyor olmam vücudumu derin bir titreme altına alsa da gözlerimi kaçırarak yansımasından ayırdım harelerimi. Bedenimin onun dokunuşlarına insanlık dışı bir biçimde ihtiyaç duymasını yeni yeni kabulleniyorken, kalbimin o dokunuşlar altında hızlanıyor oluşunu kolay kolay benimseyemeyecektim.

"İlk sağdan," diye bir uyarı yaptım. Kafamı sadece Ateş'e vermeliydim ki olası ihtimallerden kolayca kurtulabilelim. Ateş'in yıkık dökük evinin caddesine girdiğimizde yoğun is kokusuyla burnumu kırıştırdım ve sarışına gözlerimi çevirmeden, "Birazdan geleceğim," diyerek atladım arabadan. Bu olaylardan uzak durmasına ihtiyacım vardı. Anormalliklerimize bulaşmaması tek dileğimdi.

Koşar adım evin kısa çitlerini atladığımda kapının açık olması beni şaşırtmamış, üzerine içeriden gelen yoğun yanık kokusu ise endişeme üç kova daha aynı duygudan eklemişti. "Ateş," diye bağırıp içeri girdim ki koşmak için uzattığım sağ ayağım havada kaldı ve ardından bir adım geriye götürdü beni. Önümdeki dört kişilik kalabalık grubun tam arkasındaydım ve karşımızda tüm ihtişamıyla dikilen, ellerinden savrulan alevlerin renkli saçlarıyla birleşip muhteşem bir uyumla hareket ettiği, tanıdık olmasına rağmen bir o kadar da yabancı gelen genç adam dikiliyordu.

Ateş'in saçlarından bile alevler yükseliyordu. Aman. Tanrım.

"Ateş," diye fısıldadım önümdeki grup sağa sola kaçışmaya çalıştıklarında. Harelerinde her zaman barındırdığı gri renk ateşin en kırmızı tonuyla birleşip soğuk ama bir o kadar da canlı bir tonu barındırıyordu şu an. "Gö-gözlerin.."

Beni duyuyor muydu bilmiyordum. Dudaklarımdan dökülen kelimelerin varlığından bile habersiz hissediyordum. İçimde tuttuğum tek büyük duygu şaşkınlık iken tepkilerimi kontrol etmek imkansız duruma gelmişti. Önümdeki grubun korku dolu bağırışları beynimdeki düşüncelere de çelme takıyorken mantıklı düşünmem çok zordu. Yapmam gereken şey, onu sakinleştirmek ama hemen öncesinde bu grubu buradan uzaklaştırmaktı.

KATARSİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin