Tufe'nin yanımdan yürüyorken, birden önüme geçti ve güzel gamzelerini gözlerime sokmak istercesine güldü.
"Bence güzel bir gün olacak, okula gitmiyoruz ve beraberiz." dediğinde, ona gülümsedim.
Belki de çoğu zaman, neşemi ona borçluydum.
Biz insanların yan yana düşünemeyeceği ikililerdendik.
İçten içe buna güldüm.
Bazılarının diyişi ile de, iki günlük insanlardık.
Ne?
Komikti çünkü insanların iç dünyasında ne yaşadığını bilmeden, laf atmak biraz hatta fazlasıysa saçmaydı.
Kırdığınız hayal dünyalarının cam kırıkları, umarım kalplerinizde yer edinirler.
Cam ve can kırıklıkları.
O sırada önümüzde ki kafeden çıkan, Sena ile dengemiz şaşmıştı çünkü sevmesek bile konuşuyorduk.
Bir nevi, mecburduk.
Bize kocaman gülümsedi.
"Demek geldiniz, ah çabuk geçin içeriye, ıslanmayın."
"Ne?" dedim şaşkınca.
"Sınıfın küçük bir buluşması var, hadi geçin." diyerek bizi içeriye doğru çekmeye çalıştıkça, ben kaçmaya çalışıyordum.
"Sınıfın?" diye sordum içeri adımımı atar atmaz. Çünkü, 12.sınıflar da buradaydı.
"Ah, beraber bir şeyler yapalım mezunlar ve mezun olacaklar ile." dedi ve bize doğru gülümsedi.
Dilime dolanan, küfürleri yutmaya çalıştım.
Böyle şeyleri hiç sevmezdim.
"Hadi İz, gidelim buradan." dediğinde, Tufe'yle kapıya doğru yöneldiğimde, önümüze atlayan Sena ile geriledik.
"Durun şurada, bir yerlere kaçmayın yahu." dedi ve bizi içeri doğru ittirmeye çalıştı.
Kapıya doğru yöneldiğimiz zaman, bizi tutup içeriye doğru resmen sürükledi.
"Hadi, şişe çevirmece oynayalım." dedi o en sevmediklerimden olan, şırftıntı Şule.
"Bu, küçükken yaptığımız bir şey değil miydi?" dedim ondan tarafa bakmadan, ortaya atarak lafı.
Güldü.
"Eh, korkuyorsan, ne yapalım? Hadi beyler. Siz de inin." dediğinde, herkes ona itaat etmişti resmen.
Tufe ise, sinirlendiği için oyuna katılmıştı, sırf Şule'nin inadına.
O oturunca, bende oturmak zorunda kaldım.
Tam karşımda Şule vardı.
Bu şişe, birkaç tur döndükten sonra, bana geldiğinde Şule sorumu soracaktı.
Cesaret diyecektim.
"Doğruluk mu... " cümlesini bitirmeden atladım.
"Cesaret," dedim ve başını dikleştirmesini izledim.
"Geri dönüş yok değil mi?" dediğinde, başımı iki yana salladım.
Tüm kızlar, oturmuş bana odaklanmıştı.
"Hazarcığım,senin için de sorun olmayacaksa, üç ay boyunca İz'in seninle mesajlaşmasını ve konuşmasını istiyorum. Mesajları da içeriğine girmeden bize gösterecek." dedi ve kıkırdamaya başladı.
Hazar, her zaman ki umursamazlığı ile döndü ve omuz silkti.
"Fark etmez," dediğinde, Şule ellerini çırparak bana döndü.
"Bu çok aptalca." dedim. Yüzü asılsa bile, gülümsemesini soldurmadı.
"Geri dönüş yok." dediğinde, derin bir iç çektim.
Tam anlamıyla, aptaldım.
*Merhabaaaaa, yeni bir kurgu yayımlamak istedim. goddnesartemis sevirem seni ismimizim anlamlarının aynı olduğu güzel kız.
*Ay neyse, şu okul bitsin de yeniden buralara döneyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biz, sizin sevmedikleriniz|texting
Short Story→tamamlandı Unutmayın, bizler sizin en sevmedikleriniz. Nedensiz yere kötü bildikleriniz.