Diğerleri izin alarak geldiğimi sanıyor olsalar da, ben evden kaçmıştım. Aslında kaçmak diyemezdik çünkü annem evde değildi.
Bunu ilk defa fırsat olarak kullanabilmiştim.
İşime gelmişti bir seferliğine, izin almaktansa kaçmayı tercih ederdim. Sonuçta işime gelen buydu.
Bahsettikleri yere doğru yürürken, önümden yürüyen Hazar'a baktım. Üstüne beyaz sade olduğunu düşündüğüm bir tişört, altına da siyah kot giymişti.
Bende siyah marvel tişörtümle etrafa terör estirir gibi yürüyordum.
Sonra ayak seslerini duymuş gibi arkasına dönmüştü, beni fark ettiğinde durup ona yetişmemi beklemişti.
Ona yetiştiğimde, tişörtünün önünde marvel tişörtümün aynı logosunu gördüğümde bir anlığına gülümsedim. O da bana bakıp aynısını yapmıştı.
Bir anda kendimi tutamayıp herkese sorduğum o soruyu sordum.
"Iron Man, Kaptan Amerika?" diye sordum ona bakarak.
"Sorman hata, Iron Man tabii ki." dediğinde elimi kaldırdım ve vurması için bekledim. Vurduğunda gülümsedim.
"En sevdiğin kadın karakter?" diye sordum ve bekledim.
"Galiba Scarlet Witch." dediğinde bayılsam mı diye düşündüm.
"Sen var ya, biliyosun bu işi aslanım." dedim ve sırtına vurdum. Güldüğünde gülümsedim.
Karşımızda duran el ele Tufe ve Barkın'a baktım.
"Amca oğulluğundan telafi etmişsiniz bakıyorum da." dediğimde Hazar güldü.
"Keşke siz de etseniz." dedi Tufe sinsice gülümserken.
"Fok balığı," dedim ona bakarken. Tufe ve Barkın birlikte gülüyorlardı.
Birlikte yürürken bile gülümsediğimi fark ettim. Sonrasında yüzümden gülümsemeyi sildim.
Bir şeyler hissetmek istemiyordum.
Özellikle de Ekrem'den sonra, istenilmeyecek bir hale gelmişti bu durum benim için.
Birine bir şeyler hissetmek, birini sevmek, birinin sevdiğini söylemesi bile korkutucu geliyordu.
Gideceğimiz yere vardığımızda, içeri adımı attığımız gibi sigara kokusu yayılmıştı. Tufe iğrenircesine etrafa bakmıştı.
İçeri geçtiğimizde, cam kenarına yerleşmiştik direkt. Öyle süslü bir yer değildi, öylesine geldiğimiz için beklentim yüksek değildi.
Etrafa bakınırken annemi gördüm. O beni fark etmemişti tabii ki de. Kafenin önünden geçerken bir adam da arkasından koşuyordu. Tanıdık gelen bir adam.
Bir şey söylemeyeden öylesine baktım sadece onlara. Yine o adamın yanındaydı, yine ve yine.
Bense bir canım arkasında, hayal kırıklığımın altında ezilerek bakıyordum onlara.
Tüm kırılmış parçaları bir bir batırıyordu tenime onları görmek.
Tüm kırgınlığımı sakladığım kutudan açığa çıkartıp, yüzüme vuruyordu bir tokat gibi. Ben bunu istemiyordum, öyle görmek istemiyordum. Kalkıp gitmek istedim sadece.
Ama yapmayacaktım, bu sefer izin vermeyecektim.
Oturup orada duracaktım ve olmamış gibi davranacaktım.
Annemin hep davrandığı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biz, sizin sevmedikleriniz|texting
Kurzgeschichten→tamamlandı Unutmayın, bizler sizin en sevmedikleriniz. Nedensiz yere kötü bildikleriniz.