Hazar: Keyifsiz görünüyorsun.
İz: Çünkü Tufe'yle buluşamıyoruz.
İz: Ve sen, beni görüyor musun?
Hazar: Kütüphanedeyiz İz.
Hazar: Herkese açık bir yer hani.
İz: Sizin gibilere değil üzgünüm.
İz: Sen buraya kesin kız tavlamaya gelmişsindir.
İz: Gürültücü kankaların nerede?
İz: Kız tavlayamam diye getiremedin mi?
Hazar: Ön yargılısın.
Hazar: Ders çalışmak için gelmediğimi nereden biliyorsun?
İz: Surat ifadenden bile belli.
İz: Ders çalışmadığının, buraya gelmenin farklı bir amacı olduğunun.
Hazar: Beni yargılamayı ne zaman bir kenara bırakacaksın?
İz: Onlar gibi olmadığına inanmadığım zaman.
İz: Ki onlar gibisin.
İz: Yani hiçbir zaman.
Hazar: Tutturmuşsun onlar gibisin diye.
İz: Öylesin çünkü, farkın yok.
Hazar: Sana göre herkes aynı.
Hazar: İnsanları bir değerlendirmeye sokuyorsun ama artık bunu bırakman gerekiyor.
İz: Hayır, ben böyle gayet iyiyim.
Hazar: Tekrar söylüyorum, ön yargıların seni mahveder.
Hazar: Güzel şeyleri kaçırırsın.
İz: O güzel şey sen misin?
İz: İnsanlara zarar veren, kininden önünü göremeyen, bencil pisliğin teki?
İz: Hiç sanmıyorum Hazar.
İz: En iyisi bırak, bunu başkası söylesin.
İz: Çünkü senin üstüne hiç yakışmıyor bunlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biz, sizin sevmedikleriniz|texting
Short Story→tamamlandı Unutmayın, bizler sizin en sevmedikleriniz. Nedensiz yere kötü bildikleriniz.