Masada Tufe ile otururken, Yekta'nın bakışlarını görmezden gelmeye çalışsak da, bir süre sonra benim şartellerim iyice atmıştı. Hızla masadan kalktığımda, basketbol sahasına karşısına dikildim, kısa olduğum için biraz kafasını eğmesi gerekti ama dalga geçer gibi davrandığı ilk anda, bacağına tekme atacaktım.
"Gözlerini arkadaşımın üzerinden çekecek misin, yoksa ben gözlerine masaj mı yapayım?" dedim dik dik bakarak.
"Boyuna göre fazla konuşuyorsun," dediğinde, hiç acımadan direkt olarak bacağında ki kemiğin oraya vurduğumda, eğilecek gibi olsa da, eğilmedi.
Tekrar ayağımı kaldırmışken, omzumdan ittirmesi ile, dengemi kaybedecek gibi olsam da, birisi beni belimden tutmuştu. Dönüp tutan kişiye baktığımda, Hazar olduğunu fark ettim.
Beni doğrulttuktan sonra, Yekta'ya doğru adımlarken, Yekta hiçbirimizin beklemediği bir şey yapıp, Hazar'ın yüzüne yumruğunu geçirdi. Genel olarak, bununla yere düşmeyecek olan Hazar beklemediği için yere düşmüştü. Hemen yanına eğildiğimde, Tufe de yanımıza koşarak geliyorken, hemen önümüzden bir çocuk geçip, Yekta'nın burnuna kafa attı.
Hazar zar zor nefes alırken, kalkmasına yardım ettim. Göz göze geldiğimizde, dudağının kenarının kanadığını fark ettim, döndüğümde ise kafa atan çocuğun Yekta'nın üzerine çıkmış hırsla yumrukladığını gördüm.
Tufe ise çocuğun koluna dokundu nazik bir şekilde çekmek istese de, çocuk kolunu ileri doğru götürmeye devam edecekken, Tufe birden hırsla çocuğun kolunu çekti.
Çocuk kendine yeni gelmiş gibi olduğunda, Tufe'nin suratına bakakaldı. Yavaşça ayılır gibi olduğunda, Hazar'ın yüzüne baktım, baş parmağında duran kana bakarken, yavaşça elimi uzatıp, parmağında ki kanı sildim. Bana döndüğünde, ilk defa ona tüm içtenliğimle gülümsedim.
Tufegil ise, çocuğu Yekta'nın üzerinden kaldırdığında, Yekta bağrınıyordu fakat çocuk rahat durmak istemezmiş gibi gitmeye çalışsa da önüne Tufe geldiğinde, geri çekiliyordu.
Yavaşça kalktıktan sonra, elimi Hazar'a uzatıp, onun da kalkmasını bekledim. Kalktığında yavaşça Tufelere doğru ilerledik.
"Teşekkür ederim bilader," dedi Hazar burnunda ki kanı silmeye çalışırken.
"Hak etti orospu çocuğu, sürekli gözüme batıyordu." dedi o çocuk da.
"Hazar ben," diye elini uzattı Hazar.
"Barkın ben de," dedi çocuk, Tufe ise durmuş çocuğun yanaklarına bakıyordu.
Onun için en önemli şeylerden birisi, sıkılacak bir yanak olmasıydı.
Çocuk bana döndüğünde, hafifçe tebessüm ettim ve uzattığı elini sıktım.
"İz ben de," dedim elimi geri aldıktan sonra.
Çocuk yavaşça Tufe'ye döndüğünde, Tufe ufak bir tebessüm ettiğinde bile, belirgin olan gamzeleri göz önüne serilmişti. Çocuk da Tufe gibi tebessüm ettiğinde, içimden onlara bakıp kahkaha atasım geliyordu.
"Tufe ben de," dedi.
Çocuk ise başını sallayarak, onayladı onu.
"Barkın ben de, zaten biliyorsunuz ama olsun." dedi ve güldü.
*Şaka maka, 24.bölüme gelmişiz vay amk, neyse Barkın'ı sevdiniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biz, sizin sevmedikleriniz|texting
Kısa Hikaye→tamamlandı Unutmayın, bizler sizin en sevmedikleriniz. Nedensiz yere kötü bildikleriniz.