0.4

15.8K 1K 715
                                    

Kuzenler şu dünyanın en gereksiz şeyi olabilirdi. Kapı aralanınca giren bedene bakıp gözlerimi devirdim.

"Güzel yermiş ha."

dedi etrafa bakınırken. Kafamı kaldırıp sinirli ifademi bozmadan suratına baktım. Göz göze geldiğimizde kafasını sallayıp

"Ne var be?"

dedi. Sinirle zar zor rahat pozisyon bulup oturduğum, birleştirdiğim plastik sandalyelerden oluşan koltuğumdan kalkıp üzerimi çırptım.

"Bok suratlı."

deyip ona sert bir şekilde omuz attım.

"Şerefsiz kırk yılda bir düğünlerde, bayramlarda görüşüyoruz senin yaptığına bak insan sarılır özlemişim kardeşim falan der, halam seni nereye çarptı küçükken?"

sinirle önünden geçtim.

"Hılım nırıyı çırptı sını."

diyerek onu taklit ettim. Nedense insanları taklit etmek hoşuma gidiyordu.

Salonun gürültülü ortamına girdiğimizde iç çektim. Evlenince düğün falan yapmayacaktım, insanlara bu acıyı yaşatmak istemiyordum. Gerçi kimse mutsuz görünmüyordu herkes kendi halinde bir şeyler yapıyordu.

''Ah İlter oğlum ne yakışıklı olmuşsun be.''

diyen dayıma gülümsedim. İçten bir gülümseme değildi bu. Bu gülümseme 'buradan kurtulmak istiyorum neden kimse beni anlamıyor' gülümsemesiydi. Ve evet, bunu ben icat etmiştim.

Yusuf kolumdan çekiştirip.

''Hadi ama eskiden çok oynardık.''

dedi. Sahnede canlı şekilde şarkıları söyleyen adamın yanına adımlayıp

"Abi baksana bir."

dedi bağırarak. Bu çocuğun hiç utanması yoktu. Adam kafasını bize çevirince,

"Erik dalı çalsana abi."

dedi. Kafamı kuma gömmek istiyordum. Adam gülümseyip kafasını salladı. Kolumdan tutup zorla piste götürdü. Tanrım kurtar beni!

"Erik dalı gevrektir."

Teyzelerim, dayılarım, yengelerim hepsi kollarını açmış oynuyorlardı. Onlara ayak uydururken önüme geçip benimle oynayan dayıma ayak uydurmak çok zordu.

"Erik dalı gevrektir,"

Bir o yana bir bu yana giderken parmaklarımı şıklatmayı da ihmal etmiyordum.

"Aman basmaya gelmez,"

Karşıma gelen tanımadığım yeşil gözlü çocukla oynamaya başladığımızda kaşlarımı kaldırdım. 20 li yaşlarında gözüküyordu. Bu kim ola ki?

"Haydi basmaya gelmez,"

Çocuğu daha önce görmediğime emindim. Damat tarafından olma ihtimalini düşünürken sürekli bir bakışma halindeydik.

"El kızı naziktir,"

Kafamı ne var? Dercesine salladım. O da kafasını yok bir şey dercesine salladı. Gözlerimi ondan alamamamın bir açıklaması yoktu. O başka birileriyle oynamaya başlasa da gözüm hala üzerindeydi.

"Elin kızı naziktir"

Yusufla oynamaya başladığımızda insanlar etrafımızda alkış çalmaya başlamıştı. O da onların arasındaydı ve acayip utanıyordum. Bu nasıl bir histi böyle. Yerin dibine girmek istiyordum.

"Aman küsmeye gelmez,"

Ne yaptığımı bilmeyecek kadar utanıyordum. Tekrar yeşil gözlerin sahibi karşıma geçtiğinde ona ayak uydurarak oynamaya devam ettim.

"Haydi küsmeye gelmez,"

Neden gelmiştim ki ben buraya! Düğünden sonra Yusuf'u bir güzel dövecektim.

"Arkadaşlar 5 dakikalık ara veriyoruz"

dedi sahnedeki esmer adam. Terlemiş ve sandalyeye oturmuştu. Gözlerimi ondan çekip yine yeşil gözlerin sahibini aradım.

Masalardan birinde oturduğunu görünce yanına doğru adımladım. Yanında kendi yaşlarında iki arkadaşı daha vardı.

Bir süre durup düşündüm. Cesaretimi toplayacaktım. Derin bir nefes alıp yürüdüm.

İlgimi neden bu kadar çekmişti bilmiyordum. Sadece merak işte.

Yanlarına gidip konuşacaktım. Sonuçta bir şekilde akraba olacaktık değil mi? Akrabalık ilişkileri önemliydi.

Masalarına geldiğimde gülümseyip bir sandalye çektim.

"Damat tarafından mısınız?"

---------------------------------------------

Sjnsmamaöşsöskal bu bölüm çok hoşuma gidiyor djsmsmösösö

nedensiz bir şekilde komik djdkkdld

Düğün(Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin