Can resmen bizi evinde istemediğini açık açık belli ediyordu. Bir an önce gitmemizi istiyor gibi bir hali vardı. Gün boyu Buğra ile bakışmış gözleriyle bizi göndermesini işaret etmişti. Ne yapacaktı sanki biz gidince?
Sonunda evden çıkmıştık. Atlas Halil ile konuşmuş, aralarını düzeltmişti. Şimdi ayrılma vaktiydi. Eve gitmeyi hiç istemiyordum. Bayılma taklidi yapıp Atlas'ın sırtına mı binseydim acaba?
Kafamı sallayıp peşinden yürümeye devam ettim. Sonunda ayrılmamız gereken yere gelmiştik. Sarılıp vedalaştıktan sonra Atlas diğer tarafa dönmüştü. Arkamı dönüp kendi tarafıma gitmeliydim ama istemiyordum.
Atlas'ın peşinden gitmeye devam ediyordum. Beni fark edip arkasını döndü ve şaşkınca bana baktı.
"Ayrılmak istemiyorum."
şirin bir surat yapmaya çalışıp ona baktım. Kaşlarını kaldırıp gülümsedi.
"Ama mecburuz."
"Beni evime bıraksana."
"Arabam mı var İlter?"
"Ya benimle gel işte yalnız gitmek istemiyorum"
"İyi de baban bizi beraber görürse senin için sıkıntı olmaz mı?"
"Umurumda değil!"
"Tamam o zaman."
Yanıma geldiğinde gülümsedim. Elini saçıma atıp o da gülümsedi. Eve doğru yürümeye başladık. Sokak oldukça kalabalık olduğu için pek rahat değildik. Elini tutmak isterdim ama izin vermezlerdi.
İnsanlar neden böyleydi? Kendi doğrularını dayatıp duruyorlardı birbirlerine. Peki doğru olan neydi? Benim Atlas'ın elini tutmam ya da onu öpmem onlara zarar verir miydi ki?
Neden özgür olamıyorduk. Onu yapma, bunu yapmamalısın, ayıp, günah, yasak. Kendileri harikaymış gibi, cenneti garantilemiş gibi başka insanları doğru yola sokma çabasındaydılar.
Burada yanlış bir yol varsa o da onların yoluydu. Herkes özgür olmalıydı. Herkes fikirlerini, duygularını özgürce belirtebilmeliydi.
Toplumumuzun geride kalmasının en büyük sebeplerinden biri buydu bence. Kimse birbirini anlamıyordu. Farklı görüşlere saygı yoktu.
Elimi Atlas'ın eline götürüp sıkıca tuttum. Şaşkınca bana baktı elini çekmeden o da aynı sıkılıkta tuttu ellerimi. Çevrede birçok insan vardı. Hadi ama! en fazla ne yapabilirlerdi ki? Dövecekler miydi? Öldürecekler miydi?
İnsanların söylediklerini duyabiliyordum.
"İbneler arttı. Kıyamet yakın"
"Şunlara bak utanmazlar
"Hastalıklı tipler, iğrenç. Oğlum kapat gözlerini böyle şeyleri görmemelisin. Olumsuz örnek."
"Ailelerinden terbiye görmemişler."
"Allah ıslah etsin."
"Lut kavmi."
Elini tuttuğum adam yanımda olduğu sürece, söyledikleri sikimde değildi. Gülümseyerek Atlas'a baktığımda o da bana gülümsedi. Sonunda evimin olduğu sokağa gelmiştik.
Kollarımı ona sıkıca sardım. O da ellerini belime götürüp bana sarıldı. Kulağına fısıldadım.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Hem yürümüş oldum ben de."
"Onun için değil."
"Ne için o zaman?"
"Var olduğun için."
Gülümsediğini hissedebiliyordum.
"Ben de teşekkür ederim. Hayatıma girdiğin için."
Ayrılıp ellerimi salladım. Gülümseyip ellerini salladı ve yürümeye başladı. Gözden kaybolana kadar onu izlemiştim.
Apartman'ın girirşinde karşı karşıya geldiğim babama şaşkınca baktım. Beni kesinlikle görmüştü. Kızacak mıydı? Belki yine vururdu. Beni umursamadan yanımdan geçtiğinde bu, diğer yapacağı her şeyden çok acıtmıştı. Arkasından ona baktım.
Yüzüme bile bakmadan arabasına binip uzaklaştı. Gözlerim dolmuştu. Anneme sarılmak istiyordum. Babam bana hep böyle mi davranacaktı?
-----------------------------------------------
Hayy
İlterin babası bey, lütfen yapmayın :( kendi koyduğum isimi unuttum dşlkjdfkljd yasin bey diycektim.
2 bölüm kalmış bulunmaktadırr :dd ama çok az gibi yaaa neyse 40 iyi uzatmanın manası yok boku çıkmasın dfkldfjldfkjdlkfdjkld
Fikirlerinizz<3<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düğün(Gay)
Short StoryErik dalı gevrektir, erik dalı gevrektir. Aman basmaya gelmez, haydi basmaya gelmez... 28.11.18