★4★ Best workers

9.1K 916 500
                                    

★ ★ ★

"Ellerin neden soğuk Jiminie..? Gel hadi ısıtayım seni..."

Bayan Park uzandığı sedyeden küçük Jimin'i kendine çekip minik ellerini öperek oğlunu son bir kez ısıtmaya çalışmıştı.

"Anne... Babam senin bizi bırakıp gideceğini söyledi."

Bayan Park gergince gülümsemiş ve oğlunun saçlarına yumuşak bir öpücük bırakmıştı.

Yıllardır beynindeki tümör yüzünden hastane köşelerinde çocuklarına hasret yaşamaktan bıkmıştı.

Kalbine giren ağrıyla zar zor konuşabildi.

"Ben... Ben gidersem, sakın ağlama olur mu Jiminie? Benim daha güzel bir yere gittiğimi düşün hep."

Genç kadının gözyaşları yanaklarından süzülmüş, kalbi iyice ağırlaşmıştı.

"Babanın sözünü dinle, Jimin. Onu hiç üzme. Uslu bir çocuk ol ve sana ne derse yap. Çünkü, babanın sana çok ihtiyacı olacak."

Burnunu çekip yaşlı gözlerini saklamaya çalıştı.

Ama Jimin, annesinin ağladığını biliyordu.

"Ona benim yokluğumu hissettirme. Kardeşine de iyi bak. Tamam mı benim güzel oğlum?"

Jimin uslu bir çocuk gibi başını salladı.

Bunlar olurken henüz 9 yaşındaydı ama içinde bulunduğu ciddi durumun son derece farkındaydı.

Annesi ölecekti.

"Peki anne."

Bayan Park onu ameliyata hazırlamak için gelen hemşireye bakmadan oğluyla konuşmaya devam etti.

"Hadi git Jimin. Babanın yanına git."

Küçük Jimin zorlukla annesinden ayrıldı.

"Seni seviyorum anne."

Bayan Park cesur bir duruşla yavrusuna sımsıkı sarıldı. Ama içten içe bunun evladına son sarılışı olduğunu biliyordu.

"Ben de seni seviyorum Jiminie..."

Ama 1 Eylül sabahı Park ailesi derin bir hüzne boğularak o yağmurlu güne uyanmıştı. Çünkü...

Park Eun Ji ameliyat masasında hayata gözlerini yummuştu.

Jimin bunu duyduğunda gerçek bir erkek gibi kendini tutmuş ve annesinin dediğini yapıp bir damla gözyaşı bile dökmemişti. Güçlü durmaya çalışmıştı.

Kollarını uzatıp, hıçkırarak ağlayan kardeşine sarılmış ve babasının arkasından mezarlığa yürümüştü.

Cenaze alayındaki siyah gözlüklü insanları gördükçe sinirlenmiş, mezar kapatıldıktan sonra dağılan yine o gözlüklü insanlara öfkeyle dik dik bakmıştı.

O küçücük yaşında insanların iki yüzlülüğü ve samimiyetsizliği yüzüne bir tokat gibi inmişti.

O günden sonra ise Jimin kimseyle gereğinden fazla konuşmamış ve kimseye annesine güvendiği kadar güvenmemişti.

Kinci bir çocuk olarak sessiz sedasız büyüyüp gitmişti.

Erkek kardeşi Jihyun gibi arkadaşlarıyla gezip tozmak yerine her yaz babasının yanında Seul'deki alışveriş merkezinde çalışmıştı.

Cloves • Jikook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin