Hazreti Âmine, Hatemül-Enbiya Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in Annesidir. Babası Vehb b Abdülmenaf Kureyş Kabilesi’nin Beni Zühre koluna, annesi Berre bint Abdüluzza da aynı kabilenin Beni Abdurrar koluna mensuptur. Babası ve annesi de Mekke’lidir.
Hatemül- Enbiya (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in, silsile-i nesebinden Kılıb’da Hazreti Âmine ile soyu birleşir.
Hazereti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Efedimizin annesi Hazreri Âmine validemizin anne babasının ismleri Hazreti Berre Hazreti Veheb'in dir. Bu iki mümtaz şahsiyetin uzun zaman çocukları olmamıştır. Sabır ve isyan etmeden dua ile bekleyen bu iki şahsa Cenabı Allah Hazreri Âmine'yi bağışta bulunmuştur.
O zamana kadar doğunca üzüntü duyulan hatta diri diri gömülen kız çocukları, Hazreti Şmine'nin babası tarafından bozulmuştur. O andaki Arap kavminin ve Asr-ı Saadet çağında doğacak pek çok hanımefendinin babaları tarafından itibar görmesini sağladı. İşte böyle çok zarif ve ince bir zat'ın kerimeleri annelerin annesi, kainatın maddede doğurucusu ama manadaki büyük sırrın, Ruh-u Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) 'in yeryüzüne intikaline vesile olan büyük doğum Hazreti Âmine'den olmuştur.
Hazreti Âmine küçük yaştan itibaren hem maddi, hem manevi güzelliğiyle herkesin dikkatini çekiyordu. Dört yaşından itibaren şiirler yazmaya başladı. Gelmiş geçmiş en büyük şair ve şaire Hazreti Âmine'dir. Her konuşmasını şiir şeklinde naklederdi. Başkalarıyla kıyas etmemek için isim vermiyorum ama Hazreti Âmine'nin bütün konuşmalarını toplasanız 10 ciltlik muazzam bir edebiyat hazinesi hasıl olurdu. Bu kendisinin elinde olan bir şey değildi. Gönlündeki zerafetten diline dökülen kelimeleri zarif çizgilere bürümek sırrına sahipti.
Hazreti Âmine Kureyş nezdinde yalnız haseb ve neseb itibari ile değil, ayrıca zamanında kaynakların nakline göre ahlakı, fiziki yapısı, zekası ve inancı itibari ile de ayrı bir özelliğe sahipti.
Hazreti Âmine nin doğum tarihi ile ilgili çok fazla bilgi bulunmamakta, ancak çok genç yaşta evlendiği tahmin edilmektedir. Abdulmuttalib gibi seçkin bir kişinin, ayrıca Mekke’nin hakimi ve reisi olan mümtaz bir kişiliğin en çok sevdiği ve yüz deve fidye mukabilinde kurban olmaktan kurtardığı olduğunu pek tabii ki böyle asalet sahibi ve mümtaz bir şahısla evlendirecekti.Hazreti Abdullah’ın seçkin bir aileden oluşu, dikkat çeken fiziki yapısı, davranışları ve hareketlerindeki ahlaki hali, Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e ait alnında taşıdığı ilahi nur Mekke’nin evlilik çağına ulaşmış tüm kızlarının dikkati çeker ve ona ilan-ı aşk edenler bile olurdu. Bu nedenle Abdulmuttalib onu daha fazla bekletmeden o günlerin adeti gereği yanına alarak Hazreti Amine'yi babası Vehb'den veya vesayeti altında bulunduğu amcası Vüheyb’den istemişti.
Her iki ailenin birbirlerini tanıtıcı konuşmaları sonucunda bu evlilik gerçekleşmiş ve bu iki asil insan hayatlarını birleştirmişlerdi.
O günlerde töre gereği Amine ile Abdullah’ın zifafı Vüheyb hanesinde gerçekleşmişti. Dünyayı kaplayan zifri karanlıkları kovacak ve insanlara yeniden insanlıklarını hatırlatarak yeni bir çağ açacak olan Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) bu izdivaç sonucu dünyaya gelmişti.
Bu izdivaçtan hamile kalan Hazreti Âmine, hamileliği süresince hissettiği huzurla karnında taşıdığı çocuğun nasıl bir çocuk olacağını ve istikbalini biliyor gibiydi. Çünkü onun hamilelik süresi hiçte diğer kadınların hamileliğine benzemiyordu. Amine, Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in doğumundan kısa bir süre sonra oğlu Abdullah’ın genç yaşta vefatından dolayı büyük üzüntü yaşayan Abdulmuttalib’e teselli olması için bir erkek torun dünyaya getirdiğinin müjdesini vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asr-ı saadet, Öncesi ve sonrası🌹
Non-FictionSevgili Peygamber Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ)'den önce ve yaşadığı Asr-ı Saadet'te ve sonrasında yaşanmış mühim hadiseler (önemli olaylar) in olduğu bir kitaptır. Sizde buyurmaz mısınız? Belki bu kitaptaki bilgilerden daha fazla ha...