Hicretten bir buçuk yıl kadar önceydi. Muhammed aleyhisselâm’ın yar ve yardımcısı, müminlerin annesi, iki cihanın hanımefendisi Rabbine kavuşmuş, ümmetin yüreğine hüzün çökmüştü.
Ebû Talib vefat etmiş, yokluğunda Kureyş’in canavarları daha bir azgınlaşmış, şehir karanlığa gömülmüştü.
Mekke’de tüm yollar kesilmiş, Tâif’e rahmet olarak giden Sevgili, hayatının en acı günlerini yaşamış, taşlanarak geri dönmüştü.
Habeşistan yurdunda vatan hasreti çekenler, babasının özlemiyle gözyaşı döken Rukiyyeler, Mekke sokaklarında bin bir zulme maruz kalan garipler vardı.
Sanki her şey bitmiş, umutlar tükenip gitmişti. Âlemlerin Rabbi tam bu sırada Muhammed aleyhisselâm’ın Tâif’teki hüzün dolu duasına, İsrâ ve Mirâc mucizeleriyle cevap verdi.
İsrâ, Efendimiz aleyhisselâm’ın bir gece vakti Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi;
Mi’râc ise aynı gece Mescid-i Aksâ’dan yedi kat göklere, Sidretü’l-Müntehâ’ya ve ötelerine yükselmesiydi.
İsrâ Suresi’nin ilk ayetinde İsrâ mucizesi anlatılırken Necm Suresi’nde Mi’râc mucizesine işaret ediliyordu.
Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya
Recep ayının yirmi yedisi, Pazartesi gecesiydi. Cebrail aleyhisselâm geldiğinde Kureyş derin uykuda, bazı rivayetlerde Muhammed Mustafa(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) Mescid-i Harâm’daydı. Bazı rivayetlerde ise daha o vakitlerde Îmân ile şereflenmeyen amca kızı olan (Ebu Talib) Ümmü Hani'nin evinde.
Cebrail (عليه السلام) , Allah Rasûlü’nü sırtüstü yatırdıktan sonra göğsünü yardı, kalbini çıkarıp zemzemle yıkadı. İman ve hikmet nuruyla doldurduktan sonra yerine koydu ve göğsünü kapattı. Belki de Allah Teâlâ kulunu mübarek ve olağanüstü yolculuğa böyle hazırlıyordu.
Sonra katırdan küçük, merkepten büyük, beyaz renkli ve oldukça süratli, adımını gözünün gördüğü en uzak noktaya atabilen ‘Burak’ adlı bir bineğe bindirildi.[bir önceki bölümde Burak ile ilgili bilgiler mevcuttur.] Allah’ın Son Rasûlü Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürüldü.
Kendisine su💦, şarap🍷 ve süt🍼 takdim edildi. Hazreti Muhammed (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) sütü içti. Bu ümmetinin doğru yola iletildiğini ifade ediyordu.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ), Mescid-i Aksâ’ya geldiğinde burada ruhları toplanmış bulunan peygamberlere imamlık yaparak namaz kıldırdı. Bu, onların şeriatlerinin asıllarına mutlak varis olduğunu ifade ediyordu.
O peygamberler, Muhammed aleyhisselâm’a iman etmiş ve O’na yardım edeceklerine dair Rablerine söz vermişlerdi.
İnsanlığın önderleri, Allah yolunun tüm rehberleri kardeşleri Muhammed aleyhisselam’ın arkasında saf bağlamış namaz kılıyorlardı. Onların yüzü Rasûlullah ﷺ ile aydın olmuş, son peygamber ise hak davanın sancaktarı nur yüzlü simalarla teselli bulmuş, davasında yalnız olmadığını görerek moral bulmuştu.
Bundan sonra Ebû Cehil’in hakaretleri, Taiflilerin taşları ne ifade ederdi!
Zira yüce dost ile buluşmaya çok az kalmış. Yeryüzünde insanların en şereflisi en yüce makama giden yolculuğa başlıyor Mİ'RÂC .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asr-ı saadet, Öncesi ve sonrası🌹
Non-FictionSevgili Peygamber Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ)'den önce ve yaşadığı Asr-ı Saadet'te ve sonrasında yaşanmış mühim hadiseler (önemli olaylar) in olduğu bir kitaptır. Sizde buyurmaz mısınız? Belki bu kitaptaki bilgilerden daha fazla ha...