Tâif'e Yolculuk

40 7 128
                                    

Yola çıktığında henüz sabah olmamıştı. Elinde asası, yüreğinde umudu, yanında öz oğlu kadar çok sevdiği Zeyd b. Hârise (رَضِىَ اللهُ  عَنْه) vardı.

Tâif’e gidiyordu...

Ebû Talib’den sonra Mekke’de yaşamak mümkün değildi. Onun sağlığında Hazreti Muhammed aleyhisselâm’a yaklaşamayanlar, yokluğunda canavara dönüşmüştü.

Efendimizin (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) mübârek yüzüne tükürüyor,
öldüresiye dövüyor,
Mescid-i Harâm’da boğmaya çalışıyor,
secdede iken üzerine deve işkembesi koyuyor,
yapılmadık işkence,
edilmedik hakaret bırakmıyorlardı.

Allah Rasûlü’nün (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) kolu kanadı kırılmış, Mekke sokaklarında yapayalnız kalmıştı.         

Birkaç gün sonra müminlerin annesi Hazreti Hatice (رَضِىَ اللهُ  عَنْها) vefat etti. O, Müslümanların ilki, Efendimizin (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) hanımı, yâr ve yardımcısıydı.

O, Rabbine, cennetteki yüce makamına kavuşmuş ancak ayrılığı Hazreti Muhammed aleyhisselâm’ın yüreğine derin bir keder bırakmıştı. Acıların birbiri ardına geldiği bu seneye Müminler ‘Hüzün Yılı’ adını vermişlerdi.

İnsanlar Müslüman olmaya çekiniyor, şehirde kalan bir avuç sahâbî insafsızca eziliyor, Habeşistan’da vatan hasreti çekenler müjdeli bir haber bekliyorlardı. Bir şeyler yapılmalı, İslâm daveti için uygun bir merkez bulunmalı ve bu şehir terk edilmeliydi. Allah Rasûlü Tâif’e gidiyordu.

Tâif Yabancı Değil

Tâif;
Hicaz bölgesinde, Mekke’nin yaklaşık 90 kilometre güneydoğusunda, sebze ve meyve bahçeleriyle meşhur, oldukça zengin bir şehirdi. Etrafı surlarla çevrili olduğu için Tâif adını almıştı.
[1]

Şehre hâkim olan Sakîf kabilesi ile Mekkeliler arasında yakın bir dostluk ve ticari işbirliği vardı.  Lât adlı beyaz bir puta tapan Sakîfoğulları,  Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’ye, putlarına dokunulmaması şartıyla yardım eden tek Arap kabilesiydi.

Kureyş’in ileri gelenlerinden pek çoğunun Tâif’te bağı bahçesi olup yaz aylarını orada geçiriyor ve şehrin ürünlerini komşu bölgelere pazarlıyorlardı.  Tâifliler yalnız Mekke ile değil, Bizans ve İranlılarla da ticari ilişkiler kuruyor, başta Ukaz olmak üzere pek çok panayırda en başta yer alıyorlardı.
[2]      

Hazreti Muhammed aleyhisselâm Tâif’in yabancısı değildi. Anne tarafından akrabaları Tâif’te yaşayan Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ), çocukluk yıllarını bu şehrin yakınlarında, sütannesi Halime’nin yurdunda geçirmişti. Yedi yaşındayken bir göz hastalığına yakalanmış, dedesi Abdulmuttalib onu Tâif’in meşhur tabibi Hâris b. Kelede’ye getirerek tedavi ettirmişti.
[3]

Allah Rasûlü’nün (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) amcası Abbas’ın Tâif’te evleri, bağ ve bahçeleri bulunuyor, şehir halkı Abbas’ı yakından tanıyordu.
[4]

Tâifliler meşhur şairleri Ümeyye b. Ebî Salt ile Peygamber Efendimiz aleyhisselâm’ın Kâbe’nin yanında münazara yapmasını istemiş; Ümeyye’nin şiirine karşılık Yâsin Sûresi’nden bir bölüm okuyan Peygamberimizin karşısında Tâif’in kudretli şairi acziyetini itiraf etmek zorunda kalmıştı.
[5]

Allah Rasûlü (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) Tâif liderlerini İslâm’a davet edecek, onlardan kendisini ve diğer Müslümanları himaye etmelerini isteyecek, Tâif’i İslâm medeniyetinin sembolü yapacaktı.

Asr-ı saadet, Öncesi ve sonrası🌹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin