Taif Dönüşü

30 6 46
                                    

Cinler İman Ediyor

Allah Rasûlü (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) gece vakti Tâif ile Mekke arasında bulunan Nahle’de namaz kıldığı sırada Nusaybin cinlerinden yedisi oradan geçiyordu. Efendimizin (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) okuduğu Yüce Kelâm’a hayran oldular. Âlemlere rahmet olan Yüce Nebi’ye iman etmiş olarak kavimlerine döndüler ve onları da İslâm’a davet ettiler.
[1]

Kur’an-ı Kerim, bu hadiseden bize haber verir:
Hani; cinlerden birtakımını Kur’an dinlemek üzere sana sevk et­miş­tik; bu suretle vakta ki ona hazır oldu­lar:
‘Susun, dinleyin’ dediler.

Sonra bitirildiği vakit de döndüler. İnzar et­mek üzere kavimlerine gittiler.

‘Ey kavmimiz!’ dediler.

‘Haberiniz olsun: Bizler bir kitap dinledik. Musa’dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola hidayet ediyor! Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin ve ona iman getirin ki bazı günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elîm bir azaptan korusun!’”
[2]

Tâif inkârda diretmiş, ayaklarına kadar gelen nimetin kıymetini bilememiş, Allah’ın göremediğimiz nice kulları ise Rasûl’ün yoluna baş koymuş, hidayete ermişlerdi.

Allah, Dininin ve Peygamber’inin Yardımcısıdır

Efendimiz aleyhisselâm, Nahle’de bir süre kaldıktan sonra Mekke’ye doğru harekete geçti. Ancak Mekke’ye girebilmek hiç de kolay değildi. Zira Hâşimoğulları’nın yeni lideri Ebû Leheb, Hazreti Muhammed aleyhisselâm’dan nefret ediyordu. Tâif’e sığınma amacıyla gittiği duyulmuş, orada yaşadıkları kulaktan kulağa yayılmıştı. Şehri terkeden bir kimse ancak güçlü bir kabile liderinin himayesi altında yeniden Mekke’ye girebilirdi.

Zeyd b. Hârise (رَضِىَ اللهُ  عَنْه) endişe içerisinde sordu:
“Kureyşliler seni çıkardıktan sonra Mekke’ye nasıl gireceksin?”

Allah Rasûlü yaşadığı tüm acılara rağmen sonsuz imanla ümidini dile getirdi:
Ey Zeyd! Hiç şüphesiz Allah, senin göremediğin yerden bir kapı, bir çıkış yolu açacaktır. Allah, dininin ve Peygamber’inin yardımcısıdır.
[3]


Nur Dağında

Hazreti Muhammed aleyhisselâm ilk vahyin geldiği yere Nur Dağı’na, Hira Mağarası’na geldi. Baba tarafından ümidini kestiği için kendisini himaye etmesi amacıyla önce anne tarafından akrabası Ahnes b. Şerîk’e sonra da Süheyl b. Amr’a elçi gönderdi. Fakat onların her ikisi de Rasûlullah (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ)’in talebini reddetti. Mekke’de Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ)'e karşı sonsuz bir nefret vardı. Süheyl ve Ahnes korkak davranmış, Allah Rasûlü’nü (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) bu en zor zamanda Hira Mağarası’nda yalnız bırakmışlardı.
[4]

Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ilk vahyin geldiği bu yüce mekânda çok zor durumdaydı. Mekke kendisini dışlamış, Tâif taşlamıştı. 

Zilkade ayıydı. Zilkade Araplar için kutsal olan ‘haram aylar’dandı. Haram aylarda kimselere dokunulmaz, kan davaları bile unutulurdu. Fakat bu nasıl bir nefretti ki Allah Rasûlü (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) Tâif’te taşlanıyor, Mekke’ye giremiyordu. En aşağılık insanlara tanınan haklar Hazreti Muhammed aleyhisselâm’a niçin çok görülüyordu?
Allah Rasûlü ilk vahyi aldığı mekânda, Nur Dağı’ndaydı.

Asr-ı saadet, Öncesi ve sonrası🌹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin