ŞAKK-I KAMER (AY'IN YARILMASI)

41 12 16
                                    


İnsanoğlu, ne zaman ki kendilerini Allah'ın rıza, emir ve gayesine yeniden çevirmek için bir elçi gelse, gelen elçinin tebliğine bakmak yerine, ondan tabiat ötesi deliller, alametler göstermesini istemiştir. Nitekim mûcize göstermek peygamberlerin arzusuna bağlı bir durum değildir. Ayrıca peygamberler mûcize göstermekle de mükellef kılınmamıştır. Çünkü mûcize sadece Allah'ın istek ve takdiriyle tahakkuk eder.  Yüce Allah, kibirlenenlerin söyleyecek sözü ve öne sürecekleri bir mazeretleri kalmaması ve aynı zamanda aleyhlerine bir hüccet olması için hikmeti gereği peygamberlerini açık delillerle ve mûcizelerle desteklemiştir.

Kur’an'ı Kerîm, Hazreti Muhammed (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’in peygamberliğini ilan ettikten sonra O’ndan önceki peygamberlerden mûcizeler istendiği gibi kendisinden de birtakım mûcizelerin istendiğine değişik yerlerde işaret etmektedir. Bu konuda zikredilen ayetlerden en meşhuru ise “inşikâku’l-kamer” hâdisesidir. Ayın yarılması olayı, Peygamber’in en parlak mûcizelerinden biridir.

***





İnşikâku’l-kamer terkibi, sözlükte “yarılmak, bölünmek” anlamına gelen inşikâk ile “ay “manasına gelen kamer kelimelerinden oluşmuş olup “ayın iki parçaya bölünmesi” demektir.  Şakku’l-kamer olarak da zikredilen bu hâdise Hazreti Peygamber (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’in hayatında meydana gelen en önemli olaylardan biridir. Ulema arasında yaygın olan görüşe göre ay, Rasûlullah (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) zamanında müşriklerin istekleri üzerine bir mûcize olarak, Allah TEÂLÂNIN tarafından ikiye ayrılmış sonra tekrar birleştirilmiştir. Müfessirlerin tamamına yakını da ayın Rasûlullah (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) zamanında mûcize olarak yarıldığını kabul ederler. Delilleri ise Kamer suresinin ilgili ayetleridir ki, Taberî’nin naklettiğine göre bu âyetlerin nüzûl sebebi, Mekkelilerin Hazreti Peygamber (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’den risaletinin doğruluğuna işaret eden bir mucîze göstermesini istemeleri  ve bu konuda hadis kitaplarında geçen rivayetlerdir. Şimdi konuyla ilgili varid olan hadisleri inceleyelim.

Ku­reyşli müşrikler, Resûl-i Ekrem (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) Efendimizin davasını tasdik eden birçok mucizeye şahit oldukları halde, yine de inat ve inkârlarından vazgeçip ona sa­dâkat ellerini uzatmıyorlardı. Gördükleri her mucizeye bir kulp takarak na­zarlarda küçük ve basit bir hadiseymiş gibi göstermek isteyerek, hem kendile­rini, hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı.

Zaman zaman da akıllarınca Resûl-i Ekrem (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’i güç durumda bırakmak niyetiyle kendilerince meydana gel­mesini mümkün görmedikleri isteklerde bulunuyorlardı. “Eğer, gerçekten Al­lah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, şunu şunu yap, şunu şunu göster de görelim!” diyorlardı.

Bu isteklerde bulunurken maksatları iman etmek değildi; bilâkis, Kâinatın Efendisi (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) 'i güç durumda bırakmaktı. Fakat Cenab-ı Hak, müşriklere karşı sev­gili Resûlünü hiçbir zaman güç durumda bırakmıyor ve hiçbir zaman mua­ve­net ve muhafazasını üzerinden eksik etmiyordu!


Yine bir gün, ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Velid b. Mu­ğîre gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Pey­gamber Efendimiz (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) 'e gelerek, “Eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, bize Ay’ı ikiye ayır; öyle ki yarısı Ebû Kubeys dağı, diğer yarısı Ku­aykıan dağı üzerinde görülsün!” dediler.

Asr-ı saadet, Öncesi ve sonrası🌹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin