seven|cake

35.6K 3.7K 2.7K
                                    

Bölümü yazıya geçiren lostigma çok teşekkürler.♡

Çikolatalı kekimden aldığım çatal dudaklarımın arasındaki yerini bulurken yutkundum. Yanı başımda oturmuş gülerken dudaklarından birkaç santim uzaklıktaki gamzelerinin belirginleştiği, beyaz teninde koyu saçları pamuk gibi görünen çocuk da milkshakeini içiyordu.

"Hyung!" diye seslendi. Bir haftadır günde defalarca kez yaptığı gibi. Nereye gidersem peşimden gidiyor, onu sayısız kez kovmama karşın her seferinde gelip hayatıma dahil olmaya çalışıyordu. Amacını ve nedenini bilmiyordum. "Şey... Ben de kek istiyorum!”

Kaşlarımı çatıp, kitabı okuyormuş gibi sayfalara odaklanmış gözlerimi ona çevirdim ve, "İsteyebilirsin?" diye mırıldanmıştım. O... Tanrım. O tatlı bir çocuk gibi davranıyordu ama bazen de çok değişikti.

Gözlerini yavaş yavaş kırpıştırdı. Dudaklarının üzerinden geçen dili pembeliklerini ıslatırken, "Seninkinden yemek istiyorum,” demişti. Ben... İnsanlarla bir şeylerimi paylaşmayı seven insanlardan değildim. Bir kere, hijyensizlik en dayanamadığım şeydi. Dudakları benimkilere değdi diye saatlerce yıkadığımı hatırlıyordum, tanrım, vücut sıvılarını insanlarla paylaşanlar zaten aptaldı.

Ben kekimi bile paylaşmak istemiyordum mesela.

"S-senin için yenisini alabilirim," derken uysallaşan sesimle sandalyesini hafifçe benimkine yaklaştırdı ve kafenin içindeki sessizliğe zeminin gıcırtısı eklendi. "Hyung, azıcık.”

“Jun- Tanrım, uzaklaş.”

Kafamı eğdiğim gibi başka bir yöne dönerken kekin tabağını ittirdim ve kitabı da kapatıp kenara bıraktım. Çantamın içinde cüzdanımı ararken parmaklarını dizimde hissediyordum. "Hyung, neden hep benden kaçıyorsun? Gözlerime bakmıyorsun bi-“

Aniden elini ittirdiğimde cümlesi tamamlanamadan dudakları kapandı, sesi kesildi ve gözleri hafifçe büyürken kirpiklerini hızlı hızlı kırpıştırdı. Yüzünü yandan seyrediyor, tepkilerine karşı peş peşe yutkunuyordum. "Üzgünüm," diye mırıldandım parayı masanın üstüne bırakıp yerimden kalkarken. Parmak uçları elinin üstünde gezinirken dudakları büzülmüştü. "Şey... Eve mi gideceksin? Taehyung, gitme lütfen! Söz sana dokunmayacağım, lütfen!”

"Sana kek alacağım," diye mırıldandım. Hala az önce eline nasıl vurduğumu düşünüyor, deli gibi gözlerimi kırpıştırıyordum. Acıtmıştım. Canı yanmıştı, birinin canını yakmıştım ve canımı yakmak istiyordum.

"Ben... Aslında kek istememiştim,” Masadan kalktığım için ondan yukarıda duruyordum, parmakları koluma değdi ama sonra hemencecik çekip parmaklarını sıkarak yumruk yapmış, karnına doğru bastırmıştı. “Bahaneydi."

Ne dediğine anlam veremedim ama üstelemedim de. Kitabımı almış, fermuarı açık sırt çantamın içine bırakıp omzuma asmıştım. "Olsun, şimdi ister misin?”

"Hayır hyung! Eve gidiyorsan ben de seninle çıkabilir miyim?”

Bir şeyleri yaparken sürekli bana sorması gözlerimi sıkıca kapatmama sebep olurken arkamı döndüm ve çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Arkamdaki adımlarının minik sesleri kulağıma ulaşıyordu ve ne yalan söyleyeyim, daha tatlı bir şeye rastlamamıştım dünyada. Tabii o zamanlar bunu umursadığım söylenemezdi.

"Taehyungie! Bekle lütfen, sana bir şey söylemeliyim-“

Ona dönmedim. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor, ilkbahar gelmesine rağmen deli gibi gök gürlüyordu. Bir yandan onun adımları su sesleri bırakırken etraftan geçip giden yürüyen şemsiyeler renk renkti. "İngilizce!" dedi bana yetişebildiğinde. "Hyung, birlikte projemiz vardı ya... Onu yapalım.”

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin