fourteen|two?

34.3K 3.3K 3.9K
                                    

lostigma💞

İngilizce projesinin sonunda bitişini kutlama amacıyla Jin ve diğerlerine aldığım kahveleri plastik tepside taşırken, sunumu Jungkook yaptığı için minnettardım.

Seok, Yugyeom'un saçlarını örmeye çalışırken Jin fotoğraf çekiliyordu ve Kook köşede duvara yaslanmış, öylece etrafı izliyordu.

Tepsiyi masaya bırakıp ortaya doğru ittirdiğim gibi, ”Alın." diye söylendim ve sonra aralarından tek şekerli olanı Jungkook’un önüne bıraktım, yerinde biraz kıpırdandığını görmüş ve sonra da bacağıma yasladığı elini hissetmiştim. "Teşekkür ederim," diye mırıldandı ve sonra Jin, "Bu akşam Yugyeom'dayız," dedi baş parmağıyla saçları örüldüğü için memnuniyetsiz çocuğu gösterirken.

Minseok, "Evet! Taehyung, sen de gel." diye davet ederken tatlı olmaya çalışarak gözlerini kırpıştırdı ve sonra ellerini garip şekillere soktu ama işe yaramadığını göstermek için kafamı iki yana sallamış, sonra da sırtımı koltuğa yaslamıştım.

Jungkook’la aramızı düzelteli neredeyse bir hafta oluyordu. O gün bizde kalmıştı -elbette yerde uyumuştu- ve sonra da sırtı tutulduğu için söylene söylene bir haftanın çabuk geçmesini sağlamıştı sanki. O günden beri okulda ve geri kalan zamanlarda iletişim halindeydik ancak o... Durulmuş gibiydi. Ve derslerine çalışması gerekiyordu yoksa kötü hissetmeye başlayacaktım.

"Hyung... Gitsene sen de." dediğini duyduğum gibi düşüncelerimi bir kenara ittim ve sonra, "Ne yapacağız ki orada?" diye sordum gönülsüzce. Yugyeom, "Kook da gelsin." dese de, yanımdaki kurabiye kafasını iki yana sallamış, reddetmişti. Açıkçası ben de gitmek istemiyordum işte.

"Hiç... Öyle otururuz işte. Sonraki gün tatil zaten.”

Bir şey söyleyeceğim sırada, Kook kahve kupasını dudaklarıma bastırdı ve sonra, "Gelir," dedi benim yerime. "Değil mi, Taehyung?”

Önce kaşlarım yavaşça çatıldı ve gözlerim yüzünü inceledi. Dudaklarını birbirine bastırmış, minik gamzelerini belirginleştirmişti ve dalgalı saçları kaşlarını kapatırken sevimli görüntüsü insanı deli edebilirdi.

Bir şey söylemeden dudaklarımı araladım ve bir elim onun elinin üzerine kaydı. Bardağı kavradığım gibi eli aşağıya inerken şöyle bir diğerlerine bakmış, sonra tekrar bana dönmüştü.

"Gelirim," derken gözlerim Jin'e kaydığında onun gülümsediğini görmüştüm. Ellerini hızla çırptı ve Seok uzanıp Kook'un yanağını öptü. "Oley be! Jungkook, sen de gel işte!”

Bu muhabbet bir süre daha sürse de Jungkook istemediğini belirtmiş ve güzel gülümsemesiyle bunu yapışı kimseyi kırmamıştı. Nazikti, birini reddederken bile kendine hayran kılıyordu.

En sonunda oradan kalktığımızda, çıkışa doğru ilerliyorduk ki, ceketimin ucunu yavaşça çekiştiren Kook, “Hyung..." dedi. Gözlerini büyütmüştü ve konuşurken dudakları büzüşüp duruyordu. "Tuvalete gidebilir miyiz? Lütfen.”

Bulunduğumuz duruma gülmek isterken arkada kalan Yugyeom’a, "Geleceğiz hemen," dedim. "Bekleyin kapıda.”

Onaylayan bir şeyler söyleyip o da dışarı çıktığında beni tuvalete sürükleyen bedene ayak uydurdum ve kapısında yakışıklı bir adamın olduğu kapıdan içeriye girdik. Boş tuvalete girdiğimiz gibi beni bırakıp kabinlerden birine ilerlemesini bekliyordum ama o beni yanıltıp önce hızla kabinlerin içinin boş olduğundan emin olmuş sonra da yanaklarımı kavramış ve sırtımı kapıya yasladığı gibi dudaklarıma eğilmişti.

Önce dudakları alt dudağımı kavradı, nazikçe emdiği yerde gezinen diliyle bir elim ensesine, diğer elim tişörtün altındaki sıcak tenine kaymıştı. Belinin kavisindeki parmaklarımı sıktığım gibi dudaklarını hızlandırdığında bir bacağını, bacaklarımın arasından kapıya yasladı ve dizinin sürtündüğü yerle bütün vücudum uyarılmış gibi hissettirdi. Hızla ondan ayrılıp nefes almaya çalışırken, uzaklaşmadığını fark etmem pek zaman almadı. Islanan dudakları dudaklarımdan kaydığı gibi çeneme, oradan da yanağıma kayıp uzun öpücükler bırakmaya başladığında ne ara saçlarına kaydığını bilmediğim elim sıklaştı. Saçlarını avuçlayıp bırakmış, boynuma bıraktığı öpücüklerle resmen kendimden geçmiştim. Beni çok çabuk etkiliyordu, birkaç dakikada tüylerimi diken diken ediyordu ve bütün vücudumu çok çaba sarfetmeden uyarıyordu.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin