twenty two|date

30.1K 2.6K 2.4K
                                    

lostigma seni cok seviyorumdur

Jungkook’un mavi örtüsünün kapladığı yatağında uzanırken, neredeyse bitmiş sigarayı kenardaki kül tablasına bastırdım ve sonra dudaklarımdan çıkan duman havaya karıştığı gibi, "Bu nasıl?" diye sorduğunu duydum.

Yavaşça gözlerimi onun kalçalarını sıkıca saran iç çamaşırı haricinde çıplak kalmış bedenine çevirdiğimde, gözlerimi birkaç saniye kırpıştırmış ve sonra da elindeki şarap kırmızısı gömleğe dönmüştüm. Parmakları askıyı sıkıca kavramışken, dudaklarını hafifçe büzerek kendisi de gömleğe odaklanmıştı.

Dümdüz bir gömlekti işte. Bu, rengine bayıldığım gömlek yalnızca Jungkook’un ince belinde olağan üstü durabilirdi.

"Çok güzel," diye fısıldadım dilim alt dudağımı turlarken. Okulların kapanmasına neredeyse bir hafta kalmıştı ve birkaç gün sonra gerçekleşecek mezuniyet yemeğine deli gibi gitmek isteyen bir sevgilim vardı. Gönülsüz durup kalbini kırmak ve onun da modunu düşürmek istediğim son şey olduğundan bu plana uymuştum. Henüz ne giyeceğime karar vermeyi düşünmemiştim bile, öncelik oydu.

Gömleğe tekrar bir baktıktan sonra, "Güzel mi gerçekten?" diye mırıldandı kararsızca. Askıyı yavaşça yatakta yanıma bırakıp aralıklı bacaklarımın arasından bana eğilmiş, yumuşak dudaklarını burnumun ucuna bastırdıktan hemen sonra tekrar geri çekilmişti. Dolabına geri döndüğü gibi, "Evet, Kook, bu güzel." demiştim. "Sana çok yakışır, denemelisin.”

Sana çok yakışır dediğim gibi tekrar yanıma döndü ve gömleği omuzlarından geçirdi.

Düğmeleri yavaş yavaş iliklerken gözlerini gözlerime dikmişti.

Az önceki ön sevişmenin verdiği dağınıklıkla harmanlanmış saçları, dişlerimin kesikler bıraktığı ve birkaç gündür yara olan kırmızı dudakları, uzun, pürüzsüz bacakları ve omuzlarını saran kırmızının en güzel tonu gömleğiyle öyle güzel, öyle baştan çıkarıcı görünüyordu ki... Gözlerini kırpıştırıp durması da ayrı bir ceza gibiydi.

"Çok güzel..." Farkında olmadan, ikinci kez fısıldadığımda, yavaşça gülümsemiş ve sonra da, "Güzel mi?" diye sormuştu çatlayan sesiyle.
Ortamdaki aura çok ağırdı, üzerimde baskı hissediyordum ancak hala öylece uzanıyordum. Bir cevap vermememe karşın yavaşça dolabının aynasına doğru yürüdü ve, "Evet güzel olmuş,” dedi gülümserken. "Bunu giyerim.”

Bir aya yakındır birlikteydik.

Bu bir ay içinde yakınlığımız elbette ki artmıştı. Yani... En azından önünde giyinebiliyordum. Evet, kesinlikle artmıştı. Kesinlikle.

Ve bir de, ona istediğim zaman kolayca sarılabilmem vardı. Hiç yadırganmayacağını bilen yanım rahattı ve durup dururken, hatta bazen yolda yürürken bile ona sarılasım geliyorsa bunu yapmaktan pek de çekinmiyordum.

Yattığım yataktan doğrulup ayağa kalktıktan sonra yavaş adımlarımı aynanın önündeki bedenine doğru yönlendirdim.

Güzelliğine düşkündü. Gerçekten, bunu çok net fark etmiştim ki öyleydi. Saçları biraz dağılsa şikayet ediyor, dudaklarını ısırınca, "Yara oldu, senin yüzüne.” falan diye cadolozluk ediyordu ve bu haliyle ne kadar tatlı olduğundan bir gram haberi yoktu.

Dudaklarını büzerek üzerindekini incelediğini gördüğüm sıra, kollarım yavaşça beline dolandı ve sırtı göğsüme yaslandığı gibi hafifçe gülümsedi. Bu yapılı görünümünün altında incecik bir beli vardı, kollarımı ayırmak istemediğim. O kadar güzeldi ki... Bazen benimle olması bir mucize gibi geliyordu.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin