fifteen|strange

34.5K 3.1K 2.3K
                                    

lostigma (seni cok seviyorum)💞

Dakikalardır yeni uyanmanın verdiği sersemlikle yanağımda gezinen parmaklara alışmaya çalışırken bedenim kaskatı kesilmişti.

Yanağı yastığa yaslıydı. Dudakları hafifçe büzüşüp öne doğru uzamış, saçları gözlerini kapatır gibi olmuştu. Gece üşüdüğünü söyleyip tekrar giydiği hırkanın kapüşonunu kafasına geçirdiğini görüyordum ve uzun parmakları yastığa değmeyen yanağımı yavaşça okşarken, "Günaydın." diye fısıldadı ve yatakta biraz olduğum yere kaydı. Burnunun ucu benimkine değene dek devam etmesine karşın kafamı çevirdim ve sırt üstü uzanmaya başladım. Bir şey söylemeden aşağıya kayıp kafasını göğsüme bastırmıştı. Sabah sabah hızlanan nefesim göğsümün inip kalkma hızını arttırdığından, heyecanlandığımı anlayacağından son derece korkuyordum.

Yine de bir şey söylemedi. Burnunu tişörtüme bastırıp daha sonra çenesini yaslamış, kafasını kaldırarak gözlerime bakmıştı. “Hyung..." dedi tekrar konuştuğunda. "Umarım dün gece başına bela olmamışımdır.”

Derin bir nefes daha aldım ve güzel gözlerini üzerimden çekmemesine karşın, dağılmış saçlarını alnından geriye doğru ittirdim. Elim alnına değdiği gibi gözlerinin kapandığını görünce bundan güç almış gibi saçlarını güzelce geriye taramış, sonra da, "Yalnızca Yugyeom'un tam da senin tipin olduğunu öğrendim," demiştim dalga geçer gibi. Hala saçlarını geriye doğru ittiriyor, parmaklarımdan geçiriyor olmam onu heyecanlandırıyor gibi hızlı nefes almaya başlamış, dudaklarını aralamıştı.

"Ö-öyle mi dedim?" diye sordu paniklerken. Kafasını hızla göğsüme geri yasladığında, “Hıhım,” gibi bir mırıltı çıkarmıştım. "Aynen öyle dedin."

Önce duraksadı. Bir süre hiçbir şey söylemeden yatmaya devam etmiş, sonra da kafasını kaldırıp gözlerini yüzümde gezdirmişti. Büyümüş gözleri yüzümün her yerinde dolaşırken baktığı yerler karıncalanıyor gibi hissediyordum. Sanki... Sanki bana ilgi gösterdiğinde, gösterdiği her yanıma bir virüs bulaşıyor gibi hissediyordum ancak bundan aptal bir mazoşist gibi öyle hoşnut oluyordum ki bir açıklaması yoktu.

Bir dirseğini yatağa bastırdı. Elleri yanaklarımı kavrarken, yavaşça eğildi ve burnunun ucunu burnuma sürterken hiçbir şey söylemedik. Yalnızca aralıklı dudaklarım onunkilere sürtündüğü gibi derin bir nefes aldım ve sonra sıcak dili, dilimle buluştu. Üst dudağımı dudaklarının arasına alıp emerken, elleri yanaklarımı kavramıştı, burnunu burnumun ucuna sürtüyordu ve geri çekilmesine rağmen hala aralıklı ve benimkilere değmek üzere olan dudaklarından derin nefesler alırken sertçe yutkunmuştum.

“Bugün..." diye mırıldandı tekrar yatağa devrilirken. Kafasını başka bir yöne çevirip hızlı nefeslerini düzene sokmaya çalışır gibi bir hali vardı ve bir eli göğsüne yaslı, diğeri bana doğru uzanıyordu. "Kütüphaneye gidelim mi?” Duraksadı ve sonra ayakları benimkilere sürtündü. Kafasını tekrar bana doğru çevirirken, "Sen ve ben,” demişti. “Birlikte."

Sağ yanağımı yastığa yasladım ve gözlerim şöyle bir yüzünü incelerken, o da sol yanağını yastığına yaslamıştı. "Sen ve ben?" diye mırıldım ve o an gözleri, kıvrılan dudak kenarımda gezindi uzun süre. Dudaklarını gererek kafasını yavaşça sallamıştı önce, sonra da bir elini yanağının yanına yaslamış, "Sen ve ben." demişti tekrar.

Jeon Jungkook, öldürüyordu.

Tamamiyle savunmasız bir haldeyken bile insanları savunmasız bırakacak kadar kolay hem de.

Jeon Jungkook, yaşatıyordu.

Bir ölüyü, gülümserken çıkan gamzelerine gömülme isteğiyle doldururken o gülümsemenin sebebi olmayı isteyecek kadar yaşama isteğine boğarak hem de.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin