nineteen|fairy tale

32.3K 3K 3.5K
                                    

lostigma💔💔💔

Hüzünle kısılmış gözleri, yağmur damlalarını takip ederken okulun giriş katındaki sandalyelerden birine oturmuştu.

Saçları kıvırcıklaşmıştı biraz, istediği olmadığı için dudaklarını büzmüştü ve bacaklarını sallandırıp duruyor, bu haliyle, ailesi istediği oyuncağı almayan bir çocuğu andırıyordu. Küsmüş gibiydi ama yapacak hiçbir şeyim de yoktu onun için.

“Jungkook..." diye mırıldandım ayakta dikildiğim ve o oturduğu için kafası karnıma gelirken. Alnını yavaşça göbeğime yaslamış, beni cevapsız bırakmıştı. Bir elim ensesine, oradan da saçlarına kaydı usulca. Sonra da etrafa şöyle bir bakmış, diğer öğrencilerin tepkilerini izlemiştim.

Yaz yağmuruydu işte. Ne zaman geleceği belli olmuyordu ve tam da bugünü, tatlı Jungkook’un çok istediği pikniği yerine getireceğimiz günü bulmuştu.

"Üzülmesene." derken avuçladığım saçlarını bırakmıştım ve o yavaşça omzunu kaldırıp indirmişti. "Ama gitmeyi çok istiyordum..." diye fısıldadı bana bakmadan. Kolları belime sarılıp beni biraz daha kendine çekince boynunu sarmış, ona sarılıyordum. Etraftaki insanları unutturmuştu kırılganlığı. Gözleri hemen doluveriyordu ve burnunun ucu kızardığı zaman üzülüyordum bir şekilde.

"Yine gideriz." diye mırıldandım ve sonra yavaşça geri çekildim bedeninden. Ellerim yüzünü avuçlamıştı ve o gözlerini gözlerime dikmişti. "Bugün istiyordum," diye inatlaştı kaşları çatıkken. "Seni arkadaşlarımla tanıştıracaktım ama her şey mahvoldu, yağmurdan nefret ediyorum!”

Baş parmaklarım yanağını yavaşça okşarken gözleri kısıldı, "Tanışacağım," dedim tamamen geri çekilirken. Teması kesmiştik. "Bak, istersen... Bir şeyler yemeye gidebiliriz.”

Önce gözleri kırpıştı. Sonra heyecanla gülümsemiş, "Gerçekten mi?" demişti. "Gerçekten mi Hyung? Arkadaşlarım da gelebilir mi?”

Derin bir nefes alırken onun kırılmasına dayanamadığımı fark ettim. "Tamam... Gelebilir tabii." diye fısıldamış, sonra da herkesin teker teker dağılışını izlemeye koyulmuştum. Jimin ve yanındaki Hoseok bize doğru yaklaşırken, yanlarındaki çocuk arkadan ağır ağır geliyordu.

Onlarla tanışmak istemiyordum.

Çünkü korkaktım. Gerçekten korkak bir aptaldan daha fazlası değildim ve Jungkook beni öyle bir büyütüyordu ki gözünde, kendimi onun beni gördüğü gibi olmaya zorlamaya başladığımı yeni yeni fark ediyordum. Beni biraz baskın görmek istiyordu mesela, bu belirgin bir şeydi. Sürekli bir çocuk gibi etrafımda dolanıp duruşu, birkaç kelimemle gözlerini dolduruşu bunun en büyük kanıtıydı ve pasif benliğim birden renk değiştirmişti sanki. Birden... Birden ona uygun biri olmaya çalışmıştım ve Tanrı aşkına birden bire babası gibi davranasım gelmişti. Onu çok küçük görmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Ve bir de, beni güzel gördüğünü söyleyip durması vardı.

Ve bizim hikayemizde Jeon Jungkook, düşündüğü şeyleri görmek istediğini çok net belli eder; Kim Taehyung'a göstermekten başka çare bırakmazdı.

Birilerine benden bahsedip etmediğini düşünüyordum. Ben... Ben etmiştim. Etmiştim, değil mi? Elbette etmiştim. Çocuklar biliyordu ve-Ve annem. Evet. Annemi saymayı unutmamalıydık.

Eğer birilerine de tıpkı bana söylediği gibi, "Taehyung güzel." diyorsa diye, öyle olmaya çabaladığımı kendime kabullendireli çok az zaman geçiyordu. Çünkü onu üzmek istemiyordum. Onun bahsettiği insan gibi olabilmek için çabalamak istiyordum ve bu şekilde kendimi aştığımı fark ediyordum. Eğer onun istediği değil de, kendi istediğim kişi gibi davranırsam bir şekilde kırılıyordu kalbi. Hemencecik bende uzaklaşıveriyordu, geri dönmesi için birkaç gece kalp ağrısı çekmem ve mide bulantısıyla baş etmem gerekiyordu ve ben zaten pek sağlıklı bir insan değildim.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin