twenty eight|ice cream

27.5K 2.2K 1.3K
                                    

lostigma💞

Dün gece tekrar Seoul'e döndükten sonra bu sabah on bire dek uyumuş, annemin, "Uyanın artık, işe gideceğim!" diye çığırmalarıyla uyanmıştık.

Jungkook çıplak yatma geleneğine annem odamızı bilmem kaçıncı kez bastıktan sonra bir son verme kararı almıştı.

Annemin hazırladığı şeyleri kalkar kalkmaz yemiş, sonra bir süre öylece televizyon başında oturakalmıştık. Jungkook’un annesi bir hafta sonra döneceğinden, bir hafta boyunca bizde kalacağı anlamına geliyordu ve bu bayağı güzel bir haberdi. Jimin orada kalmaya devam etmek istemişti çünkü hem ailesi orada yaşıyordu hem de Junghyun'u bulmuşken bırakmak istemiyordu sanırsam. Çok iyi anlaşıyor gibiydiler.

Öğle saatlerine doğru yaklaşırken de, arka bahçede öylece uzanıyorduk. Sırtım çimenlere yaslıydı, karnımın üzerindeki kafa Jungkook’a aitti ve çıplak tenime sürtünüp duran saçları gıdıklasa da bir şey söyleyemiyordum. Hava sıcaklığı ikimizi de deli ettiğinden bir süre boyunca uzak kalma planı alsak da üzerimizdeni kıyafetleri çıkarıp bir kenara atmış -tabii ki iç çamaşırlarımız duruyordu çünkü bahçeyi birileri dikizleyebilirdi- sonra da Jungkook göbeğimin sevimliliğinden bahsettiği için tekrar bir araya gelmiştik. Parmakları arada bir karnımın yumuşak etini sıkıp bırakıyor, güneş gözlüklerini havalı bir şekilde ittirdikten sonra, kasları olduğundan bahsediyordu ama açıkçası şu anda nispet yapması falan umrumda değildi çünkü her an elimin altında olduklarından o kasları bende aşırı bir tepki uyandırmıyordu.

Pekala.

Elbette uyandırıyordu ama ben belli etmiyordum.

"Sanırım Jimin abimden hoşlanıyor," mırıltısı kulaklarıma iliştiğinde, parmaklarım ensesine yumuşak bir masaj yapıyordu. Sesi hafif mayışmıştı, büyük ve renkli şemsiyemizin saklayamadığı bacaklarını kendine çekmiş, güneşten korunuyordu. "Ama abim tam bir kör... Tıpkı sana benziyor.”

Bana da arada laf sokmasına aldırmadan, "Eğer hoşlanıyor olsaydı sana söylemez miydi?" diye sordum. Sürekli Jimin onun evinde ve ailesinin etrafında dolanıyor diye deliye dönsem de işin aslı buysa elbette ki rahatlar ve mutlu olurdum. Yani... Herkes öyle olurdu.

“I-ıh... O birazcık utangaçtır.”

Diğer kolumu da boynuna atıp kafasını iyice karnıma bastırırken, “Of..." diye sızlanmıştım. "Onu bu kadar iyi tanımandan nefret ediyorum.”

Net bir şekilde kıskandığımı ifade edişim onu sessizleştirdiği için yanlış bir şey yaptığımı düşündüm. "Yani..." dedim kendimi düzeltmek ister gibi. "Yani tabii ben... Ben karışmam-Saçmaladım, üzgünüm.”

Jungkook bir süre daha sessiz kalsa da en sonunda kafasını hafifçe geriye atmış, biraz değişik bakışlarını anlamlandıramadığım gözlerini gözlerime dikmişti. "Biz neden dün hiç öpüşmedik?" diye mırıldandı kendi kendine. Hafifçe yüzüme yaklaşsa da, tekrar, "Özür dilerim," dediğimi duyunca gözlerini sıkıca kapatmış, "Sadece sindirmeme izin ver." demişti o andan beklenilmeyecek bir sertlikle. "Çok... Çok tepki vermek istemiyorum ve-Deniyorum, tamam mı? Yoksa şu anda beni kıskandığın için götüme füze takıp uzaya uçmam gerekiyordu ama-Bilirsin, sürekli fangirl gibi davranmam garip kaçıyor,”

Kendini uzun uzun anlattıktan sonra dudaklarını birbirine bastırarak hafifçe gülümsedi, eğilip dudaklarını benimkilere değdirmiş, "Çünkü ben senin sevgilinim," demişti fısıldar bir tonda. "Platoniğin değilim, hm?”

Üç yıldır beni sevdiğini söylüyor oluşuna yormuştum bu dediklerini. Daha sonra, onu yıllardır hiç fark etmediğim için kendime birkaç küfür etmiş, sol elimin parmaklarını boynuna sarmıştım. "Evet öylesin," dedim bir çırpıda.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin