twenty four|purple

43.5K 2.6K 6.6K
                                    

lostigma💖💖💖💖

Bacaklarımı saran siyah kot pantolonun belinde gezen parmaklarım, ince kemeri yavaşça yerinden oynattı ve kısık gözlerim göğsümü sıkıca sarmış gömlekte gezindi.

Pek benim tarzım değildi fakat kötü göründüğümü asla iddia edemezdim. Kahverenginin yumuşak bir tonu olan saçlarım alnıma doğru dökülüyorken annemin bütün yüzümü kapladığı kapatıcı yanağımı daha da pürüzsüz gösteriyordu ve bundan nefret etmemiştim.

Uzun süre takılı kalmış olduğum gömleğe alt dudağımı ısırarak bir tepki verdim ve sonra da kafamı iki yana sallayarak, içimdeki Jungkook kırmızı, ben mavi; kesinlikle mor bizim için en güzel renk düşüncesini yok etmeye çalıştım.

Beynim tamamen onun için çalışıyor gibiydi, kalbim zaten ondan önce hiç çalışamamıştı.

Bu yemek aslına bakarsak pek önemli bir şey sayılmazdı çünkü... Çünkü tamamiyle bir ergen partisine dönüşeceğinden emindim. Öğretmenlerimiz erkenden ayrılacaktı ve bizler de saatlerce içip daha sonra kendimizden geçecek, içmeyenlerimizin yardımıyla evlerimize dağılacaktık.

Yani, ben öyle olacağını düşünüyordum.

Yine de içimdeki nedensiz heyecanla telefonumu cebime attım ve kapının arkasındaki, siyah ancak sırtındaki mor işlemeyle beni kendine çeken ve üzerimdekilere belki biraz rahat kalan ceketi alıp üzerime geçirdim. Sıcak yaz günleri gelmeye başlasa da akşamları biraz serin oluyordu ve bu ceketi de giyme isteme sebebim güzel olduğunu düşünmemdi.

Tanrı aşkına, ilk defa bu kadar özenli hissediyordum.

Hızlı adımlarla merdivenlerden inip salona ulaştım ve sonra, annem mutfaktan çıkardığı kafasıyla göründü. "Tatlım biz anneannene gidiyoruz," diye seslenmişti kızıl saçlarını geriye tutturduğu için yüzü daha büyük ve tatlı(?) görünürken. "Yani geri döndüğünde evde olmayacağız ve... Eğer oradan döndüğünüzde hala aç olursanız dolapta lazanya var.”

"Lazanya sevmiyorum," diye homurdanırken kapının yanındaki dolaptan anahtarımı çıkardım. Bu sırada annem mutfaktan tamamen çıkmıştı. "Yakışıklı görünüyorsun," dedikten hemen sonra elini beline koydu. "Ve belki Jungkook sever?”

“Jungkook’u dönüşte evine bırakacağım, anne. Burada yaşamıyor.”

"Bugün özel bir gün," Mırıltısına karşın derin bir nefes alıp ona dönmüştüm. Sinirlenmek istiyordum ama annem de tıpkı Jungkook gibi tatlı ve kırılgan görünüyordu işte. Kolları yavaşça belime sarıldı ve yanağıma minik bir öpücük bırakıp gülümsedi. "Birlikte kutlamanız onu mutlu edebilir."

Aslında... Haklı olabilirdi. Yani, birlikte ve baş başa kutlamamız onu mutlu ederdi. Ve beni de.

Dilim yavaşça dudaklarımın üzerinde gezindi ve sonra anneme yavaşça sarılıp geri çekildikten hemen sonra, "Jungkook lazanya sevmiyor." dedim. Annem nedensizce tiz bir kahkaha atmış ve sonra, "O zaman bok yiyin." diyerek, tekrar mutfağa ilerlemeye başlamıştı.

Arkasından kendi kendime omuz silktim, daha sonra evden çıktığım gibi bahçeden de çıkmış, çitlere yaslanmış Jungkook’u görmemle yavaşça kaşlarını çatmıştım.

"Burada ne arıyorsun?" dememe kalmadan yaslandığı yerden ayrıldı ve minik ancak hızlı adımlarını, ayakkabılarının ucu benimkilere değinceye dek sürdürdü. Kolları yavaşça boynuma sarılırken dudaklarını hiç düşünmeden benimkilere bastırmış, gözlerimi yavaşça kapatmama ve sonra dudaklarımı kıpırdatmama sebep olmuştu.

stigma ' vkook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin