Sevgilime, Yani Sana
Tanrının, hayatın bize yapacaklarını bilebilir miyiz yoksa bilemez miyiz? Bazımız bilebileceğimizi bazımız ise bilemeyeceğimizi söylüyor. Bence bilme oranımız bilememe oranımıza göre yüksek. Sadece sormak istedim. Asıl anlatmak istediğim bu değildi.
Gözlerimizi sadece bir yere kitlediğimizi düşün ve beynimizin baktığımız yere değilde başka düşüncelere odaklanması ne harika, değil mi? Gözlerimiz boş duvara bakarken beynimiz uzayda geziniyor. Yaşamak ve mutlu olmak bu kadar kolayken kendimize acı çektiriyoruz. Düşünüyorumda acaba bunu bize yapan kendimiz miyiz yoksa hayat mı? Cevap çok diplerde ama kendime ve sana cevap verecek olursam aşkım ustamın dediğini derdim. ''Hayat acımasız.'' Gerçektende öyle.Bir yıl önce yarıyıl tatilinin son günüydü ve ben spor salonundan eve dönüyordum. Hava kapalı ve hafif yağışlıydı - doğal olarak çünkü şubat ayıydı. - Yolda yürürken bir sitenin bahçesinde yürüyen kara bir kedi görmüştüm. İçimden ''Bu gün şansız günüm herhalde.'' diye geçirmiştim. Kafamı kedinin olduğu taraftan yukarı kaldırınca seni gördüm. Seni gördüğüm son zamandı. Üzerinde benimkisiyle aynı -ne yazık ki fermuarı bozuk olduğu için giyemediğim- kahverengi monttan vardı. Birbirimize yakınlaştığımızda durduk ve küçük bir sohbet yaptık, daha sonra devam ettik. Daha doğrusu sen devam ettin. Ben eve geldiğim zaman sadece senin için dinlediğim ve ağladığım şarkıyı açmıştım. Sadece dinliyor ve ağlıyordum. Ağlama nöbetim bitince aynı montumuzu sakladığım yerden çıkardım ve yaptırma kararı aldım. Bil bakalım ne oldu? Yenilenen fermuarda adının baş harfi vardı, ''A''. Hayatın bunu bana yapacağını asla tahmin etmezdim. O montu ve fermuarı hep saklayacağıma dair söz veriyorum. Yıllandıkça daha fazla duygusallaşıyorum, onu fark ettim.
Sana bu konuda asla sormadım ama soruyorum, olur muydu? Senin için her şeyi yapabileceğimi, savaşabileceğimi bilseydin benimle olur muydun? Seninle bu kadar geç tanıştığım için özür dilerim kendimden. Her şey seninle daha güzeldi ama şu an uğruna savaşabileceğim şeyler çok azaldı. Gün geçtikçe zayıflıyor ruhum, zihnim ve hayatım. Sen? Hayır.
Seni gördüğüm son gün biraz solgundun. Bunu sana seni sevdiğimi söyleyeceğim yaz ayında sorduğumda tatilin son günü olduğunu ve bu yüzden solgun durduğunu söylemiştin. Buna sevinmiştim çünkü sen hala aynı sendin. Ama yanılmıştım. Sana seni sevdiğimi söyleyeceğim geceyi hatırlıyorum. İçimde bitmek bilmeyen bir heyecan ve aynı zamanda sebebini ''gerçekten'' bilmediğim bir sıkıntı vardı. Sana ''Selam.'' yazmıştım ama sen o gece telefonu eline almamıştın. Sonraki gün babam saldırıya uğradığı için sana tekrar yazamadım ve sonrasındada cesaret bulamamıştım. Bende bir arkadaş aracılığıyla ilanı aşk yazımı sana gönderttim. Sen ne yaptın? Sadece arkadaşıma engel attın. Bana senin engellediğini göstermek için gönderdiği ekran görüntülere baktım. Bir an için arkadaşın kıskançlıktan yalanlar uydurduğuna inandırmak istedim kendimi ama içten içe bunu yaptığını biliyordum. Sana iki kere ''selam'' yazdım ve cevap vermedin. Bende ne kadar değersiz olduğumu bir kez daha anladım senin gözünde. Sana bakmaya, takip etmeye devam ettim. Sevgilinle gördüm seni yazın. Ben sabahları senin ve bana yaşattığın tek ve mükemmel yaz için ağlarken sen başka bir tanesini yaşıyordun. Bu yüzden hala kendimden soğuyorum. Sanırım gerçektende değersizim. Ama sana beni büyüttüğün için minnettarım. Küçükken sıkıcı bulduğum şarkılar anlamlaştı. Hayatım bir kaç aylığına olsa da renkleşmişti. Ve en nihayetinde kısaca bana hayatın acımasız olduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim. Her şeyi sana bağlamamalıyım belki de, ne dersin? Ama bağlayacağım, ne de olsa okumayacaksın. Suçlu hissetmeyeceksin.