8. Gün

12 2 0
                                    

Saat üç gibi uyanmıştım. Uyanır uyanmaz kendime "Şimdi ne yapacaksın?" diye sordum. Ne yapacaktım? Ben bunları düşünürken babam sağolsun benim yerime ne yapılacağına karar vermişti.
Aşağı indim ve babama baktım. Her şey olduğu gibi ve normaldi. Korktuğum tek konu bunun fırtına öncesi sessizlik olma olasılığıydı. Ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Babam kahvaltımı hazırladı bir önceki sabahlarda olduğu gibi. Ben yarı korkulu bir şekilde kahvaltımı yaparken yanıma geldi ve

"Kahvaltıdan sonra yakındaki akrabalarınla bayramlaşta seninle biraz gezelim." dedi.

Uzatmayacağım canım, direkt anlatıyorum. Çünkü sıkıldım.

Babamla arabaya atlar atlamaz başka bir köyün sahiline gittik. Burası bizim oraya göre daha uzaktı ve biraz daha insanlara yakın, merkezi bir yerdeydi. Babamın kuzeniyle gittiği kahve burada bulunuyordu. Kahvehanenin sol tarafı kalabalık, sağ tarafı ise boştu. Hava açıktı ama her an kapanabilirmiş gibi de duruyordu. Deniz berraktı. Gökyüzü ve deniz insanın ruhunu rahatalatıyor, huzuru hatırlatıyordu. Babam arabayı durdurdu, camlarımız zaten açıktı bir de kapıları açmıştık. Ben kahvaltımı bitirip bayramlaşana kadar zaten biraz daha zaman geçmişti, bu yüzden çok bunalmıyorduk ama yine de sıcak söz konusuydu.

"Sana ciddi bir şey anlatmak istiyorum. Konuyu zaten tahmin ediyorsundur."

"Evet baba, biliyorum. Dinliyorum seni."

"Eskiden bir adamı esir almışlar. Adam temiz yaşayan, saf ve olabildiğince günahtan kaçınan biriymiş. Esir edenler adama kurtulması için üç yol ve üç gün vermiş. Kurtulmanın üç yolundan birisi kumar oynamak, birisi hapis edildiği yerdeki güzel kadınla birliktelik yaşamak ve sonuncusu ise içki içmekmiş. Eğer üç gün içinde bunlardan birini yapmazsa öldüreceklermiş. Adam ilk gün kendisini tutup engel oluyor. Kumar oynayamaz çünkü parası yok, kadınla birlikte olmak istemiyor çünkü evli ve aşık. İçki içmekte günah. İkinci gün oluyor adam hala ne yapacağını bilmiyor. Üçüncü gün oluyor, artık bir şey yapmak zorunda. Üçüncü gecenin sonunda tanrının affına sığınarak gözüne en masum gelen günahı, içki içmeyi seçiyor. Sabah olup öldürme vakti geldiği zaman esir eden kişiler hücreye girip baktıklarında adam içkiyi bitirmiş, kadınla kumar oynayıp birlikte olmuş. Ne demek istediğimi anladın, değil mi oğlum?"

"Evet baba anlıyorum."

"İçki bütün kötülükleri yapmana sebep oluyor. Ayrıca hepsini geç, hem sağlığına hem de cebine zarar. Sadece zarar. Sadece konuşmak istedim çünkü sana bağırsam da, kızsam da bulduğun ilk fırsatta bunu tüketeceksin ya da olmadı yaşın on sekiz olduğunda uygun bir ana ihtiyaç bile duymayacaksın."

İyi de beni bundan kurtaracak, engel olacak siz yoktunuz ki.

"O yüzden sana hödük gibi bağırmayacağım. Yetişkin zamanlarımda, daha sen yokken abinler çocukken kullanıyordum ben de. Nasıl bıraktım biliyor musun? Bir gece eve döndüğüm zaman abinleri öpmek istedim ama onlar korkak gözlerle ve iğrenmiş yüz mimikleriyle uzaklaşmışlardı. Çünkü kokuyordum."

Babamın bu dediğini bu kadar kısa sürede anlayacağımı bilmiyordum, gerçekten. B ile geçirdiğimiz son gece bana sarılmadığında anlamıştım. Konuşma bittikten sonra eve döndük. Son defa denize girdik ve uyuduk çünkü yolculuk zamanı gelmişti.

GülşehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin