23

59 5 11
                                    

"Size gerçekten inanamıyorum! Bir de fakültenin medar-ı iftihar öğrencilerinden oluşan seçme takımlarsınız! Şu halinize bakın! Açılış maçında yaptığınıza bakın! Yazıklar olsun hepinize!"

"Ama prof-"

"Kes! Cevap vermeyin! Hepinizi okuldan atmak vardı ya, dua edin okulun başarı ortalamasını yükseltiyorsunuz. Kavgayı kim başlattı, kim devam ettirdi, neden başladı umrumda değil. Hepiniz yıl sonuna kadar bütün etkinliklerden men edildiniz. Oturun derslerinizle telafi edin kredi açıklarınızı. İtiraz etmek için tek kelime ederseniz hepinizi gebertirim! Yıkılın şimdi karşımdan!"

İki takımın da öğrencileri süngüsü düşmüş askerler gibi rektörün odasından çıktıktan sonra peşlerinden gelen hocalar sürüsüyle birlikte binadan çıktılar. Fakülteleri kampüsün iki ayrı ucunda olduğu için tekrar birbirlerine girişme gibi bir durumları yoktu, zaten buna istekleri de yoktu. Taehyung hala şakır şakır kanayan dudağına üzerindeki formanın yakasını bastırırken inleyince Namjoon onu durdurup kendine çekerek sıkıca sarıldı.

"Bunu yapmamalıydın. Neden karıştın?"

"Durup öylece haşatını çıkarmalarına izin mi verseydim? Neyim ben kız çocuğu mu?"

Sinirle Namjoon'u göğsünden ittikten sonra sinirle karşısında dikilen 4 adama baktı Taehyung.

"Orada hakaret ettikleri kişi bendim. Sizden aptal bir kavga başlatmanızı isteyen oldu mu? Neden sinirlerinize hakim olamıyo-"

"Çünkü gerizekalı, hakaret ettikleri kişi, bilmiyorsan diye söylüyorum yani sen, bizim arkadaşımızsın! Tabii ki orada öylece durup senin hakkında ileri geri konuşmalarına izin vermeyecektik!"

"Tae! TAEHYUNG! Yaa çıkmışsınız! Çok korktum."

Jimin'in bedeni arkadan tak diye Taehyung'a çarparak sıkıca sarıldı. Ancak Taehyung'un içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir öfke vardı öyle ki Jimin'in şirinliklerine bile tahammülü kalmamıştı.

"Bırak ya! BIRAK HEPİNİZ BIRAKIN TAMAM MI HİÇ BİRİNİZİN BENİ KORUMASINA İHTİYACIM YOK! İBNEYSEM İBNEYİM SİZE Mİ KALDI BENİM CİNSEL KİMLİĞİMİ KORUMAK!"

"Tae..."

"NE VAR NAMJOON NE VAR?"

Namjoon Taehyung'a yaklaşmak istese de aldığı tepki yüzünden bir adım geri çekilmek zorunda kaldı.

"Ben eve gidiyorum. Sakın peşimden gelmeye kalkmayın. Sakın!"

Taehyung'un bu ani çıkışı hepsini şaşırtsa da Namjoon bir bakıma anlayabiliyordu onu. Uzun süre baskıya uğramış ve çok fazla dalga geçilip aşağılanmış biri olarak, tekrar aynı şeyleri yaşamanın ona ağır gelmesi normaldi. Ama kendisini bile yanında istemeyişi de Namjoon'a ağır gelmişti işte.

"Ben ne yaptım ki? Ben arkadaşıyım onun."

"Boşver Jimin, Taehyung alışık değil böyle şeylere."

"Aptal gibi üstlerine saldırmak zorunda değildiniz, biliyorsunuz değil mi? Bıraksaydınız da her zaman olduğu gibi kendisi yüzleşseydi onlarla. Taehyung kimsenin onu korumasından hoşlanmaz. Bu kişi sevgilisi olsa bile."

Jimin özür diler gibi Namjoon'a bakıp yanlarından ayrılınca Yoongi ensesini kaşıyarak etrafına bakındı.

"Dağılsak iyi olacak. Bir süre ortalarda görünmeyelim. Beyler, sağolun. Her şey için."

"Eyvallah abi ne demek. Kendinize iyi bakın. Görüşürüz."

"Namjoon, takma abi."

Namjoon konuşanların kim olduğunu, omzuna vuranı dahi fark edemeyecek kadar boştu. Sadece başını sallayıp kolunu kavrayan elin kendisini yönlendirmesine izin verdi. Sevdiği, kendini gözünü kırpmadan emanet edebileceğine inandığı sevgilisi az önce onu öylece bırakıp gitmişti ve peşinden atacak tek bir adım için dahi güç bulamıyordu kendinde. Yoongi'nin sesi uzaktan bir şeyler anlatıyordu sürekli. Günün geri kalanı bir şeyler yapabilecek gücü bulamayacak kadar karanlıktı. Namjoon'un gözlerini tekrar açmadan önce son hatırladığı şey ise kendini bir şekilde eve atmış oluşuydu. Yeontan'ın hunharca havlaması kendine gelmesini sağlayıp gözlerini açmasını sağladı. Yatakta yüzüstü dönüp elini köpeği sevmek için kaldırdığında minik diş darbeleriyle karşılaştı.

Purple HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin