5

64 5 6
                                    




"NEĞĞĞ? NASIL YANİ ÖPÜ-"

Taehyung son anda ellerini Jimin'in ağzına kapatınca çocuk boğulur gibi bir ses çıkardı. Tae ona aldırmadan etrafına bakındı kimsenin duyup duymadığını anlayabilmek için ama görünen o ki kimse onları umursamamıştı. Jimin'i serbest bırakıp tekrar çimlerin üzerine devrildi ve gökyüzünde gezinen bulutları izlemeye başladı. Namjoon'la öpüşmelerinin üzerinden bir gün geçmişti ve Jimin anca ayılıp okula gelebildiği için Tae de detayları ona yeni anlatabilmişti. Çocuk duyduğu öpücük şokunu atlatır atlatmaz hemen Tae'yle ikisinin arasında duran abur cubur yığınına elini daldırmış ve aldığı çikolatayı açıp büyük bir ısırık aldıktan sonra iştahla ağzında eritirken tekrar gözlerini kocaman açarak Tae'ye bakmıştı.

"Yani öpüştünüz. Karşılık verdin mi peki?"

Taehyung utanarak başını aşağı yukarı sallayınca Jimin memnun bir gülümsemeyle gözlerini kapattı.

"Aferin. Eğer hayır demiş olsaydın seni tokat manyağı yapacaktım. Eee?"

"Ne ee?"

"Nasıldı yani! Ne hissettin?"

Taehyung hafifçe kaşlarını çatarak düşündü. Ne hissettiğini hiç düşünmemişti ki!

"Şey... Dudakları çok dolgun ve- tamam tamam devirme gözlerini anlatacağım ama ben de bilmiyorum ki ne hissettiğimi. Daha doğrusu, hatırlayamıyorum. Ama göğsümün ortası sıcacık oldu Jiminie. Sanki göğsümün ortasında bir buz dağı vardı da o eriyiverdi o an, onun yerine çiçek bahçeleri açtı göğsümde. Belki çok erkendi, belki de tam zamanıydı ama iyi ki oldu. O an beni öpmeseydi, ban beni neyin mutlu ettiğini sormasaydı belki de ona hiç söyleyemezdim hissettiklerimi. Onu daha hiç tanımıyorum ama sanki o benim ruhumun eşi Jimin. Avucunun içindeki çizgileri, kıvrıldığında dudağının kenarında beliren çizgileri ezberlemek istiyorum. Yüzümde bana ait olmayan bir maske vardı ve Namjoon onu düşürdü o gece. Şimdi yüzümde bambaşka bir maske var Jimin, beni ben yapan ve o Namjoon'a ait. Benim aklım da, fikrim de, kalbim de artık onun benliğine karıştı."

Jimin sessizce arkadaşını dinledi, daha önce hiç dinlemediği bir dikkatle. Ağzından çıkan bu kelimeler Tae'ye ait değil gibiydi ama kanıyla canıyla karşısına oturmuş söylüyordu işte. İnsanlara yakın olmaktan çekinen, onlara kalbini açmaktan hep korkan Tae, şimdi bir adam için benim aklım da, fikrim de, kalbim de o diyordu. İyi tanırdı Jimin kardeşi bildiği arkadaşını. Tae gerçekten aşıktı. Gülümseyerek elini tuttu.

"Seni böyle şeyler hissederken görmek çok güzel Taessi. Namjoon hyung umarım senin sevgini hak eder. Eee, ilk buluşmanıza ne zaman çıkıyorsunuz?"

Tae gözlerini hafif şaşı yaparak boşluğa baktı.

"İlk neyimize?"

"İlk buluşma? Hani şu sevgililerin yaptıkları şey?"

"Ha, biz sevgili değiliz ki."

"NE?"

Jimin şokla ayağa fırlayınca Tae aşağıdan gözlerini kısarak ona baktı. Neden bu kadar şok olmuştu ki?

"Ne demek sevgili değiliz? Oğlum öpüşmediniz mi siz? Nasıl sevgili değilsiniz ya? YA BEN SANA GÖSTER AMA ELLETTİRME DEMEDİM Mİ? SEVGİLİ OLMADAN MI ÖPÜŞTÜNÜZ?"

"Evet. Neden ki? Birisi birisini sırf sevdiği ya da hoşlandığı için öpmez mi? Ayrıca sen bana hiçbir zaman göster ama ellettirme demedin!"

"Öpemez efendim! Ben arkadaşımı her önüne gelen öpsün diye getirmedim bu günlere. Ayrıca dedim, sen uyurken kulağına fısıldadım her gece 10 kere ama sen o kadar kalın kafalısın ki beynine ulaşması için 10 değil 100 kere söylemem gerekiyormuş!"

Purple HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin