18-2

30 4 0
                                    

"Vay anasını, kız psikopatın önde gideniymiş yahu!"

"Ne demek Jin zorla benimle birlikte oldu, hamile kalınca da bebeği aldırmaya zorladı yoksa beni öldüreceğini söyledi? Bir kadın bunu nasıl yapabilir, sırf başkasının itibarını zedelemek için kendini nasıl bu kadar hırpalatabilir. Gerçekten o darp ve şey... O raporları almış mı?"

Nayeon gözleri kocaman açılmış halde oturdukları kamp ateşinin önünde hayretler içerisinde Yoongi'nin anlattıklarını dinliyordu. Sonradan gelen Jungkook, Hyeji, Hoseok ve Hanbin -Hoseok'un resmi olmayan erkek arkadaşı- de aralarına katıldığında ekip tamamlanmıştı. Hyeji, Jungkook'un kucağında, çocuğun kendi sırtına atıp onu içine aldığı battaniyenin altında soğuktan büzülmüş halde ağlamaklı bir yüzde Jin'e bakıyordu. Yoongi, Jin'in elini sıkıca kavrayıp çocuğu kendine çekti ve şakağına bir öpücük kondurdu.

"Hepsinin sahte olduğunu kanıtladık. O yüzden yapmış olması bir sorun değil."

Taehyung, Namjoon'un bacakları arasında hafifçe kıpırdanıp sevgilisinin sıcak göğsüne biraz daha yanaştı.

"Hyung, belki çok özel bir soru olacak. Belki sormam bile aptalca ama bu kız madem böyle problematik biriydi, onunla nasıl çıkabildin yıllarca?"

Yoongi boştaki elini ensesine götürüp huzursuzca kaşırken bu soruya nasıl cevap vereceğini, daha doğrusu cevap verip vermemesi gerektiğini düşündü. Ancak Jin'in duygudan yoksun soğuk sesi ateşin çıtırtılarını bıçak gibi kesti.

"Birisine gerçekten aşık olduğunda sahip olduğu kötü huylar önemsiz birer detaydan ibarettir. Ve ben ortaya çıkıp Yoongi'yi ondan ayırana kadar Eulji çok tatlı bir kızdı.

"Saçmalama Jin, hala kendini suçluyor olamazsın bu yüzden."

"Ama suçluyorum. Sen de haklı olduğumu biliyorsun Yoongi. Bakın, gerçekten uzun bir gündü ve araba kullanıp on tane çadır kurmaktan belim ağrıdı. Ben uyumaya gidiyorum. Herkese iyi geceler."

Bir hışım ayağa kalkıp arkasından kalkmaya hamle eden Yoongi'yi elinin tek hareketiyle durdurarak birlikte uyuyacakları çadıra doğru yürümeye başladı Jin. Yoongi oturduğu kütüğe kendini halsiz bir şekilde bırakıp iç çekti. En yakınındaki Hoseok elini arkadaşının sırtına atıp sıvazladıktan sonra ortada duran termosa uzanıp kendisine biraz daha sıcak şarap doldurdu. Hyeji ağlamamaya çalışmaktan morarmaya başlamış suratıyla birden doğrulup Jungkook'a baktı.

"Belki de ben gidip onunla konuşmalıyım."

Jungkook kızın nemle titreyen gözlerinde biriken yaş damlalarını parmağının tersiyle sildi.

"Ama belki yalnız kalmaya ihtiyacı vardır meleğim. Belki daha sonra, ne dersin?"

"Hayır yok. Siz... Biz barışmadan önce Jin oppa okula gelip benimle konuşmuştu. O olmasa belki o gün geldiğinizde çok geç olurdu Kook, ama Jin oppa beni sözleriyle rahatlatmıştı. Şimdi onun da birilerinin sözleriyle rahatlamaya ihtiyacı var. Başka birisi yüzünden sevdiğiniz insana kırılmak nedir siz anlayamazsınız. Size kızamıyoruz ama kalbimizin kırılmasına da engel olamıyoruz. O beni anlıyordu. Şimdi ben de onu anlıyorum. İzin verin gideyim, lütfen."

Jungkook'la Hyeji aynı anda dönüp Yoongi'ye bakınca, Yoongi başını ellerinin arasına alıp yüzünü öne eğerek hafifçe başını salladı. Geride kalan yedi çocuk ve Nayeon fırlayıp giden Hyeji'nin arkasından bakarken aralarında sadece Taehyung, kız arkadaşının kalbinde açtığı yaranın derinliğini daha yeni farkeden Jungkook'un boğazına takılan hıçkırığı farketmişti. Çekingen bir hamleyle Namjoon'a daha da yanaşıp çocuğun kolları omuzlarına iyice dolanırken farkında olmadan kendini dua ederken buldu, Namjoon ve onun arasında kimse böyle bir yara açamasın diye.

Purple HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin