"Jin hyung? Jin hyung?"
Jin başını okuduğu notlardan kaldırıp kendisine seslenerek el sallayan Jimin'e baktı birlikte oturduğu kızdan izin alarak masadan kalkarak yanına gitti.
"Naber J?"
"İyidir. Senden?"
Jin, Jimin'in heyecanlı haline hafifçe kaşlarını çattı.
"İyi de, sende her şey yolunda mı?"
Jimin etrafına bakınıp Jin'in elini tuttu ve boş sınıflardan birine sürükledi. İçeri girince kapıyı sıkı sıkı kapatıp tekrar Jin'e döndü.
"Hyun çok büyük bir sorunumuz var. Tae'nin ayarları bozuldu."
"Ne oldu?"
Jin şaşırarak Jimin'e bakınca, Jimin sesini daha da kısarak çocuğa yanaştı.
"Geçtiğimiz hafta sonu... Namjoon hyungla aralarında bir şeyler olmuş. Bana anlattı ama ben sana çok detay veremem. Sadece şu kadarını söyleyeyim, yaparken utanmayan salak arkadaşım şu an birisi yanından geçerken göz ucuyla süzse 'kesin biliyorlar, kesin yüzümden anlıyorlar' diye sinir krizleri geçiriyor ve ben bu çocuğu fabrika ayarlarına nasıl geri döndürürüm bilmiyorum. Aklıma bir tek Hoseok hyungla sen geldin ama Hoseok hyung el atarsa daha çok bozulabilir gibi geldi. Bir de Tae seni sever ya, dinler belki seni."
Jin kürsüye yaslanıp Jimin'i dikkatle dinledikten sonra saçlarını karıştırarak mırıldandı.
"Yani Tae ve Namjoon birlikte olmuş-"
"Tam birliktelik denemez. Bir kaza olmuş ve Tae halledemeyince Namjoon hyung onun yerine halletmek zorunda kalmış."
"Her neyse işte, Tae şu an bundan utanç mı duyuyor?"
Jimin çaresizce omuz silkti.
"Namjoon hyung sabah bana Tae'nin ondan kaçma sebebini bilip bilmediğimi sordu."
"İyi de, ne yapabiliriz ki?"
"Bilmem? Üçümüz dışarı çıksak? Kafasını dağıtacak şeyler yapalım mesela. Dikkati dağılınca da konuşur utanmasına gerek olmadığını, sevgilinle sevişmenin dünyanın en doğal şeyi olduğunu falan söyleriz. Yani, gerçi gay değilim, nasıl hissettirdiğini bilemem ama anladın işte sen beni."
"Doğrusunu söylemek gerekirse ben de senden çok farklı değilim, nasıl hissettirdiğine dair benim de hiçbir fikrim yok. Ama Tae'yle konuşurum, provadan sonra üçümüz çıkıp bir şeyler içmeye gideriz. Olur mu?"
"Teşekkür ederim hyung. İnan elimden bir şey gelecek olsa seni rahatsız etmezdim."
———
Namjoon kulise inip çantasını yere bırakırken bir köşede sessizce oturarak elindeki notları okuyan Taehyung'u görünce gülümsedi ve yanına yaklaşarak boğazını temizledi. Tae, onun sesini duyunca irkilerek başını kaldırıp yüzüne baktı ve tedirgin bir şekilde gülümsemeye çalıştı.
"Merhaba Hyung."
"Oturabilir miyim?"
Namjoon, Tae'nin üzerine eşyalarını yığdığı sandalyeyi işaret edince Tae panikle çantasıyla ceketine hamle etti ama Namjoon ondan hızlı davranıp sandalyenin üzerini boşaltarak oturdu.
"Nasılsın?"
Namjoon Tae'nin ondan kaçtığının farkındaydı. Nedeni de biliyordu o yüzden kalkıp da sorun ne, benimle paylaşabilirsin zırvalığını atmayacaktı ortaya. Tae elindeki notları kaldırıp gösterince anlayışla başını salladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Purple Hearts
FanfictionMor kalbini ellerimde hissettim. Seni sevmeme izin verir misin?