"Şimdi onlar çıkacak değil mi?"
"Evet. Taehyung-ah çok yakışıklı yaa!"
"Ben Jimin oppaya bayılıyoruuum. Acaba numarasını istesem verir mi?"
"Ben galiba Jeon Jungkook'a çıkma teklif edeceğim."
"Boşuna ümitlenme, kız arkadaşı var. Instagram'lerini takip etmiyor musunuz siz hiç? Park Jimin geçen cumartesi gecesi dm'ini sadece 30 saniyeliğine açmış, gelen mesajlar yüzünden telefonu kilitlenmiş."
"Sen nereden biliyorsun?"
Jin iç çekip arkasına dönerek yan yana oturmuş, fısır fısır konuşan dört kıza baktı.
"Kızlar, böyle yaparsanız provaları öğrencilere kapatmak zorunda kalırız ama. Sonra sizin yüzünüzden seyirci karşısında oynamaya alışık olmayan öğrenciler yeterince deneyim kazanamadığı için esas sahnede hata yaparlar. Ve Yoongi bu projeden düşük puan alır ve mezun olamaz. Sonra ne olur biliyor musunuz?"
Kızlar iyice oturdukları yere sinip başlarını iki yana salladılar.
"Yoongi üzülür. Yoongi üzülürse sizi nerede olsanız bulur, doğduğunuza pişman ederim. Anlaştık?"
Kızlar hızla başlarını aşağı yukarı salladıktan sonra toparlanıp yukarıdaki koltuklara gittileri. Jin tekrar önüne döndüğünde Yoongi'nin piyanosunun başından kendisini sırıtarak izlediğini görünce gülümseyerek el salladı ve öpücük gönderdi. Çocuk öpücüğü havada yakalamış gibi yapıp parmaklarını dudaklarına götürünce Jin elini yüzüne kapatarak sırıttı. Bayağı aşıktı çocuğa. Yoongi boynundaki zincirin ucundaki yüzükle oynarken sahnedekilere toparlanmalarını söyleyip günün son provası olan Namjoon'la Taehyung'u çağırdı. Sınavlar biteli iki gün olmuştu ve Yoongi insanlara kafalarını dağıtmaları için biraz izin verip sonra hemen provalara başlamıştı.
Namjoon ve Taehyung sahnenin iki ucundan yavaşça çıkıp ağır adımlarla ortadaki spota doğru yürüyüp ışığın altına tam girmeden kenarlarında durdular. Aralarında bir mesafe yoktu, ayakkabılarının uçları birbirine değecek kadar yakınlardı birbirlerine. Namjoon, bütün salonun pür dikkat kendilerini izlemesine aldırmadan elini kaldırıp dokunmadan Taehyung'un yanağını okşuyormuş gibi yaptı.
"Sana dokunmam hala yasak mı?"
Taehyung başını yavaşça iki yana salladı.
"Hiç yasak değildi ki... Sen bana dokunmaya kıyamayacak kadar aşıksın sadece."
"Çok aşığım hem de!"
Yoongi'nin parmakları piyanonun tuşlarına değer değmez Taehyung, Namjoon'un kendisi için yazdığı sözleri okumaya başladı yanağını hala havada duran sevgilisinin eline bastırarak. Kendi partını bitirdikten sonra avucunun içini öpünce Namjoon dudağının kenarında oluşan incecik gülümsemeyi bastıramadan hafifçe eğildi ve Taehyung'u alnından öptükten sonra geri çekilerek kendi partını söylemeye başladı, her bir kelimesini Tae'nin üzerinde belki de saatlerce düşünerek özenle yazdığı. Tam o esnada salondaki herkes ayağa fırlayıp ıslıklar çalarak alkışlamaya başlamıştı ve Taehyung yüzünde utancın arkasından fırlayıp gelmiş bir gülümsemeyle onu izliyordu. Söylemeyi bitirdiklerinde herkes bir kere daha ayaklanıp alkışlamaya başladı. Taehyung elini havaya kaldırıp Namjoon'a uzatınca çocuk parmaklarını onunkilere geçirip elini çekerek parmaklarını tek tek öptü. Taehyung ona iyice yaklaşıp kollarını beline sıkıca sardı.
"Seni çok özledim hyung."
Namjoon çocuğun şakağına bir öpücük kondurarak sıkıca sarıldı ve başını boynuna yasladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Purple Hearts
FanfictionMor kalbini ellerimde hissettim. Seni sevmeme izin verir misin?