0.9

13.3K 967 101
                                    

"Tüm gece uyumadınız mı siz ya? Ne bu haliniz?"

Esnerken elimle dudaklarımı örterek başımı iki yana salladım. Uyuyamamıştım. Sabaha kadar bembeyaz duvarlarıma bakıp durmuştum. "Film izlemek daha cazip geldi." diye mırıldandım yalan söyleyerek ve oturduğum koltukta uzanır pozisyona geçtim.

Başını Jennie'ye çevirdi Rosè. "Ya sen? Sen ne halt yedin?"

Bacaklarımın üzerinden atlayıp yanıma yatarken "Pişman değilim," die mırıldandı. "Taehyung ile konuştum."

Kıkırdayarak kaşlarımı kaldırdım. "Tüm gece mi?"

"Evet." Hayranlıkla gülümseyerek iç çekti. "Çok güzeldi."

"Tüm gece konuşacak ne buldunuz daha ilk günden?"

"Orasını ben de anlamadım ama öyle akıcı konuşuyorduk ki, sussa da kapatsam diyebileceğim bir an bile olmadı."

Rosè elindeki kahvesinden bir yudum alarak ayaklarımızın ucuna oturdu. "O da böyle düşünüyor mudur acaba?"

Kıkırdadı. "Bilmem. Ama ısrarla onu çağırmalarına rağmen gitmediğine göre olabilir."

Kaşlarımı kaldırdım. "Neredeydiler ki?"

"Sanırım Jungkook'un evindeydiler. Taehyung ona benzer bir şey dedi ama o sırada uyumamaya çalıştığımdan tam anlayamadım."

"O çocuk evinin yolunu biliyor muydu?"

İlgisizce omzumu silktim. "Ben de erkek olsam, benim de her gece otele verecek param olsa ben de bilmezdim." diye mırıldandığımda birbirimize bakarak yaşadığımız kısa sessizlik yine birbirimize bakarak attığımız kahkahalarla bozulurken gülmekten sulanan gözlerimi sildim ve ayağa kalktım.

Bugün okula gitmeyecektim. Zaten gece uyumayıp yoğun düşüncelerim içinde yüzerken bu kadar rahat olma nedenim de okula gitmeyecek olmamdan kaynaklanıyordu. Erken kalkmayacağıma göre erken yatmama da gerek yoktu. Gerçi ben dozu abartarak hiç uyumamıştım.

Önce mutfağa girerek büyük bir kaseye her sabah yediğim diyet gevreklerden boşaltıp üzerine süt döktüm ve ardından odama geçtiğimde sesini son seviyeye ayarladığım kulaklığımı taktım. Dünya'dan uzaklaşmak için müzik en iyi yöntemlerden biriydi. Hatta benim için işe yarayan tek yöntemdi.

Bazen öyle anlar yaşıyordum ki aldığım her nefes bana ağır geliyor, düşüncelerim beynimi kurcalıyordu. Çığlık atmak istiyordum ama sanki ses tellerim kopacak kadar yüksek sesle bağırsam da kimse beni duymazmış gibi hissediyor ve kendimi yeryüzünden silmek istiyordum.

Bu yüzden sürekli müziğe kaçıyordum. Fiziken olmasa da ruhen müzik beni Dünya'dan uzaklaştırmaya yetiyordu ve çok kısa bir süre de olsa uyurken bulamadığım huzuru buluyordum. Huzur artık yabancılaştığım bir histi çünkü onu tam anlamıyla hissedeli uzun zaman olmuştu. Çok uzun zaman.

Telefonumun ekranını kilitleyerek dikkatimi dağıtmaması için rahatsız etme moduna alarak masamın en uç kısmına koyarken kitap ve çalışma notlarımı çıkaracağım defterimi önüme açtım. Eğer bir şeyleri aklımıza kazımak istiyorsak bunu yazarak yapmak istisnasız her zaman işe yarardı. Bunu biliyordum çünkü geçmişte yazdığım her şey, daha dün yaşanmış gibi aklımdaydı. Hâlâ ruhumda tazeydi.

Üstelik eskiden yazmayı severdim, kalemin kağıt parçasının üzerinde çıkardığı ses çoğu insanı rahatsız ederken beni rahatlatırdı. Şimdiyse kelimenin tam anlamıyla işkence gibi geliyordu ve bunlar sadece yazmakla da sınırlı değildi. Önceden bayıla bayıla yaptıklarıma artık tahammül edemiyordum.

Hissettirdiklerine, hatırlattırdıklarına ve düşündürdüklerine, kısacası hiçbir şeyine tahammülüm yoktu.

Hepsi silmek, yok etmek istediğim şeylerdi.

faithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin