2.2

10.8K 826 105
                                    

"Dün gece uyuyabildin mi bari?" Kalemimi kitabımın arasına bırakırken kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım. Nereden bilmişti ki şimdi bu benim burada olduğumu? Bugün hiç konuşmamıştık hatta okula geldiğimden beri onu hiç görmemiştim bile. "Uyku sorunu çeken sensin, ben değil."

Gülerek arkasına yaslandı. Bu sefer karşıma oturmuştu. "Uyku sorunu çekmediğini biliyorum ve bu yüzden sana çok imreniyorum ama dün bana benim yüzümden uyuyamadığını söylemiştin. Gece size geldik ve belki yine benim yüzümden uyuyamamışsındır diye düşündüm."

Dudaklarımı büzerek duygulanmış bir ifadeyle burnumu çektim. "Vicdanın mı sızladı yoksa?"

Gözlerini devirdi. "Sana nasıl sandığın gibi duygusuz biri olmadığımı ispatlayabilirim?"

"İspatlayamazsın. İnanmam."

"Neden? Ya sana beni yakından tanıma fırsatı veriyorum —ki bunu çok nadir kişilere veririm— ama sen her seferinde bunu geri tepiyorsun."

Omzumu silktim. "Çünkü seni yakından tanımak istemiyorum. Ayrıca," Yüzümü ekşittim. "Nesin sen? Belli miktar alışveriş yapılınca yanında verilen hediye çeki mi?"

"Düşük bütçeli rezil espirini duymazdan geliyorum ve sana üzülerek söylüyorum ki, beni tanımamak için biraz fazla geç kaldın. Bence beni çoktan eskisinden daha iyi tanıyorsun."

Haklıydı. Onu kesinlikle daha iyi tanıyordum ve her geçen gün tanımaya devam da ediyordum.

"Keşke engelleyebilseydim."

"Hayatta engelleyemeyeceğimiz şeyler vardır Sarışın, şansına küs."

"Bende şans olsaydı burada karşılaştığımız ilk günden sonra bir daha karşılaşmazdık."

Burun kıvırarak "Her neyse," diye mırıldandı. "Jennie nasıl?"

"Sana ne?"

"Ne demek sana ne? Merak ediyorum."

"Jennie senin arkadaşın bile değil. Neden onu merak ediyorsun."

"Kaçıncı yüzyılda kaldın bilmiyorum ama kendini güncellesen iyi edersin çünkü Jennie benim arkadaşım." Hayır değildi. Bunu o da, ben de biliyorduk. Sadece bir kez konuşulmayla arkadaş olunur muydu ki? Onlar ilk defa dün gece birbirleriyle sohbet amaçlı konuşmuşlardı, nasıl olabilirlerdi? "Jennie iyi, evde dinleniyor." Kaşlarımı kaldırdım. "Oldu mu? Gitti mi merakın?"

Gözlerini kırpıştırdı. "Gitti."

"O zaman sen de gidebilirsin."

Dilini damağına bastırarak kaşlarını olumsuz anlamda indirip kaldırdı ve başını iki yana salladı. "Gidemem."

"Neden?"

"Özlerim."

Gülerek huysuzca gözlerimi devirirken kalemimi tekrar elime aldığımda onu görmezden gelerek ders çalışmaya kaldığım yerden devam etmeyi hedeflemiştim ancak sadece silüeti bile dikkatimi dağıtıyor, odaklanmama engel oluyordu. "Ya!"

"Hm?" Kaşlarını kaldırdı. "Ne oldu?"

"Sen etrafımdayken ben ders çalışamıyorum. O yüzden git."

"Niye?" İmalı ses tonuna abartıyla gözlerimi devirirken, dudaklarıma yine abartılı bir tebessüm yerleştirerek gözlerimi kırpıştırdım. "Aklımı başımdan alıyorsun."

Dilini dudakları üzerinde gezdirerek içli bir nefes alırken "Bunu biliyorum." diye mırıldandı. "Duygularımız karşılıklı Sarışın."

"E git."

"Giderim ama bir şartla."

Elimle yüzümü ovalarken nefesimi dışarıya üfledim. Resmen yakama yapışmış, bırakmıyordu. "Neymiş o şartın?"

"Akşam benimle geleceksin."

Bir an dalgınlığıma gelip "Nereye?" diye sorduğumda alayla gülerek gözlerini ciddi olup olmadığımı anlamak için gözlerime dikti. "Senin bu yaptığına yoldan çıkarmak denir ama. Ben burada ders çalışmaya çalışıyorum sen beni gece dışarıya çıkarmayı teklif ediyorsun." Dilimi damağıma bastırarak olumsuz anlamda kaşlarımı indirip kaldırdım. "Olmaz."

Umursamazca omzunu silkerek oturduğu sandalyeye iyice yayıldı ve bacağını öbür bacağının üzerine attı. "İyi, ben de gitmem."

"İstenmediğin yerde duracak kadar yüzsüz müsün?"

"Bilmem farkında mısın ama burası okulun kütüphanesi ve bende burada okuyan bir öğrenciyim. Yani senin burada olmamı isteyip istememen pek de önemli değil."

Başımı sallayarak ayağa kalktım ve kitaplarımı toparlamaya başlarken ona üstten bir bakış attım. "İyi, sen kal burada. Ben gidiyorum." Çantamı omuzuma astığım sırada arkamı dönecektim ki ayağa kalkıp bileğimden tutarak durdurdurdu beni. "Dur, dur tamam. Gidiyorum."

Gözlerimi gözlerine diktiğimde ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı ve arkasındaki sandalyeyi geriye ittirerek çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Çantamı tekrar yanımdaki sandalyeye bırakarak topladığım defterlerimi masanın üzerine açarken arka cebimdeki telefonumun ard arda titremesiyle elime aldım.

jungkook: ne dersen de, akşam benimlesin

jungkook: 9'da alırım seni

faithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin