4.6

7.9K 627 278
                                    

Gözlerimi kapatarak nefesimi dışarıya bırakırken en yakınımdaki gri tekli koltuğa ilerleyerek oturdum ve ellerimle yüzümü ovalarken derin bir nefes aldım. Çok ağır gelmişti tüm bunlar. Bazı şeyleri hâlâ kavrayabilmiş değildim. Kötü bir rüya gibi geliyordu her şey, belki de kabus ama sanki birazdan uyanacak ve Jungkook'u yanımda uyurken bulacaktım.

Bu sırada Yoongi ve Hoseok'da içeride kahkahalarla playstation oynuyor olacaktı.

Ama öyle olmamıştı.

Uyanmamıştım.

Çünkü bunların hepsi gerçekti.

Jungkook hışımla evden çıkıp gittiğinde Yoongi de odasına girmiş ve şimdi de çıkıyordu. Elinde koca bir valizle beraber. Evi terk mi ediyordu?

"Hyung nereye?" diye sordu Hoseok yerinden panikle kalkarak. Ardından Jimin ve Taehyung'da kalkmış ve Hoseok'un yanına dizilmişti. "Benim artık burada işim yok. Sonra görüşürüz." dedi ve kapıyı çarpıp giden ikinci kişi oldu.

"Bu..." diye mırıldandı Rosè başını ellerinden kaldırarak derin bir nefes alırken. Bugün hayatımda kalmadığım kadar sessizliğe maruz kalmıştım ve bu çok ürkütücüydü. "Kötü oldu. Hem de çok kötü."

"İlk defa böylesine şiddetli bir şey yaşanıyor içimizde." dedi Jimin tekrar yerine otururken. Bunu ben de az çok tahmin edebiliyordum. Aralarındaki bağı hepimiz görmüştük, onlar yakın arkadaştan çok kardeş gibiydiler ve şimdiyse biri evi terk etmişti. Zaten buna benzer olaylar daha önce de yaşansaydı şimdiye kadar ayakta duramazlardı.

"Sizce geri döner mi?" diye sorduğunda Nam Joon, Jin umutsuzca başını iki yana salladı. "Hiç sanmıyorum. Tükürdüğünü asla yalamaz bunu hepimiz biliyoruz."

"Ama... onun Jungkook'a ne kadar düşkün olduğunu da hepimiz biliyoruz. Evet kaba davranır —ki hepimize öyle— ama Jungkook onun için ayrıydı. Sanki gerçekten öz kardeşiymiş gibi. Onu her şeyden sakınırdı, yanılıyor muyum tüm bunları bir tek ben mi gördüm?"

"Yanılmıyorsun Tae." dedi Jimin. "Ama artık bunun bir anlamı kalmadı. Yoongi hyung önce ağır konuştu, sonra da yumruk atmaya yeltendi. Jungkook'a."

Jisoo, Jin'e yaslanırken yüzünü ekşitti. "Chaerin konusunu açmaya gerek var mıydı cidden?" diye sorduğunda kimse cevap vermezken istemsizce kaşlarım çatılmıştı. Zaten asıl bomba Jungkook kendisinin Yoongi, benim de Chaerin olmadığımı söylediğinde patlamıştı. Kimdi ki bu Chaerin? Yoongi ile alakası neydi? Neden gözünü kardeşi gibi gördüğü çocuğa saldıracak kadar döndürmüştü?

"Ama hyung, gerçekten çok ağır konuştu. Resmen... resmen..." Taehyung'un bir türlü cümlesini tamamlayamamasına gülerek başımı kaldırdım ve "Resmen beni aldatacağını ima etti." diye tamamladım. Başını mahcubiyet ile öne eğdiğinde Jimin bakışlarını bana çevirdi. "Ama Jungkook bunu yapmaz. Gerçekten o öyle biri de—"

"Biliyorum Jimin." dedim. "Onu tanıyorum."

Hoseok elini gergince saçlarının arasına daldırdı. "Yoongi hyung neden böyle bir şey söyledi cidden aklım almıyor. Üstelik her şeyi, en başından beri biliyordu. Jungkook'un sana olan ilgisini ilk başta fark ettiğinde bile senin onun için farklı olduğunu söylemişti ve... ve şimdi.. ah, cidden."

"Jungkook'un da dediği gibi. Onu kendisi gibi sandı." Ne yani, Yoongi ile Chaerin daha önce birlikteydiler ve Yoongi onu aldatmış mıydı? Neden kimse bu konuyu bilmeyenler için hiçbir açıklık getirmeye gerek duymuyordu?

"Hadi beyler," dedi Jin ayaklanırken. Yanındaki Nam Joon'a baktığında o da gözlerinde mesajı anlayarak başını salladı ve ayaklandı. "Gidelim artık."

faithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin