"Ama sen çok tatlısın, ben seni yerim." diye mırıldanarak elini Jungkook'un yanağına yerleştirdiğinde kız, Jungkook dudaklarındaki zoraki tebessüm ile nefesini sıkıntıyla dışarıya üfleyip kızın bileğini tutarak yanağından çekti. "Ben de ondan korkuyorum ya."
Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırırken önümdeki alkollü kokteylimden bir yudum alarak gözlerimi ondan ayırdım. Yaklaşık iki saattir buradaydık ve itiraf etmem gerekirse kesinlikle evde oturmaktan çok daha iyiydi burada oturmak. Etrafta bir sohbet dönüyordu ve ben de az çok bu sohbete katılıyordum. Bu sayede de evde olsam sıkıcı geçecek olan zamanımı eğlenceli hale getiriyordu.
Herkes öyle sıcak, öyle sevecen davranıyordu ki sanki birkaç gün önce değil de uzun yılladır tanışıyormuşuz gibi samimilerdi.
"Jungkook?" diye mırıldandığında kız, Jungkook etrafta dolandırdığı bakışlarını tekrar kızın gözlerine çevirerek "Efendim?" diye cevapladı dişleri arasından. Nasıl karşılaştıkları ve konuşmaya başladıkları hakkında en ufak bir fikrim yoktu ancak aramızda oturan kız içmeye başladıktan kırk beş dakika sonra kendinden geçmişti.
Yaklaşık yarım saattir de saçma sapan şeyler mırıldanıyordu. Bu bizim için oldukça komikti ancak Jungkook için aynı şey söylenemezdi.
Dudaklarını büzerek başını masaya yasladı ve nefesini dışarı üfledi. "Hiç, boş ver."
"Tek misin?" diye araya girdim daha fazla dayanamayarak. Kızla ilgilendiği falan yoktu, başını telefonundan kaldırmıyordu. "Arkadaşların falan yok mu?"
"Var da, kim bilir neredeler. Sahi," Kaşlarını çatarak başını kaldırdı. "Neredeler?"
"Sen eve nasıl gideceksin?" diye sorduğunda bile başını telefonundan kaldırmamıştı. Gözlerimi sinirle devirerek masanın altından ayağına tekme attığımda boşluğuna gelerek elindeki telefonunu düşürecek gibi oldu ancak son anda tutarak irileştirdiği gözlerini bana çevirdi.
Adını hâlâ bilmediğim kız etrafında dönenlerden bihaber şekilde başını Jungkook'a çevirdi. "Ben eve mi gideceğim?"
"Ya nereye gideceksin?" Gülmemeliyim, gülmemeliyim.
"Bilmem, eve mi?"
"Soruya soruyla cevap vermesene! Nereye gideceğini bilsem sana neden sorayım? Çoktan götürmüştüm zaten. Şu haline bak."
Kaşlarını çattı. "Ne varmış halimde?"
"Zil zurna sarhoşsun. Üç bardağa devrildin."
"Kusura bakma ya," Çattığı kaşlarını kaldırarak homurtuyla kıkırdadı. "Senin gibi her gün içmediğim için dayanaklı değilim. Olduğumda görüşürüz." diyerek ayağa kalktığında ilk başta dengesini kurmakta zorlandı ancak daha sonra dengesini kurduğunda Jungkook'a üstten bir bakış atarak omzunu silkti. "Ya da görüşmeyiz."
Az önceye kadar masada oturan saf —hatta salak— kişi o değilmiş gibi önümüzden çekip gittiğinde, dudaklarım şaşkınlıkla aralanarak bakışlarımı artık yanımda oturan Jungkook'a çevirdim. O da neye uğradığını şaşırmış bir ifadeyle kızın gittiği yöne bakıyordu. "Resmen bir dakika öncesine kadar ağzının içine düşen sarhoş kız, ağzına sıçtı ve gitti." diye mırıldandı Yoongi kıkırdayarak. "Geri zekalı."
Eliyle alnını ve gözlerini ovalayarak masadaki bardağında kalan viskinden son bir yudum aldı ve gömleğinin birkaç düğmesini açarken ayağa kalktı. Sıkılmıştı. "Çok da umrumdaydı."
"Atma yalanı, gururun incinmiştir şimdi senin." dedi Jin dudaklarını büzüp gözlerini kırpıştırarak. Jungkook gözlerini abartıyla devirirken "Hayatında ilk kez sarhoş olup acemiliğini yediremeyen bir kız gururumu incitemez." diye mırıldandı ve merdivenlerden aşağı bir adım atacağı sırada durarak tekrar bize döndü. Sırıtıyordu. "Ayrıca ben alıştım," Gözlerini gözlerime sabitlerken "Birileri sayesinde bağışıklık kazandım." diyerek sadece benim görebileceğim bir açıdan göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faith
Fanfictionkütüphanede jungkook ile yolu kesişen lalisa, bunun yalnızca bir seferliğe mahsus bir denk geliş olmasını umsa da öyle olmaz. Mart 2019 | lorna ©