Eve geldiğimizde Jungkook önce arabadaki poşetleri mutfağa taşımama yardım edip sonra da üzerini değiştirmek için odasına gittiğinde ben de poşetleri boşaltmaya başlamıştım. Kendi aldıklarım bitmişti ancak Jungkook'un aldıkları hâlâ iki poşeti daha dolduruyordu.
"Ne vardı bu kadar çok abur cubur alacak?" diye homurdandım boşalttığım poşetleri bir kenara fırlatırken. "Hey, ne sanıyordun? Bu vücuda iki paket çikolatanın yeteceğini falan mı?"
Başımı kaldırdım. Kapının pervazına yaslanmış bir şekilde benim hayıflanışlarımı izliyordu ve sanki komikmiş gibi de gülüyordu. Ne zaman üzerini değiştirip gelmişti ki? Hiç fark etmemiştim. "İki bile fazla."
"Senin için öyle." dediğinde gülerek başımı onaylarcasına sallarken "Doğru," dedim ve ellerimdeki nereye koyacağımı bilemediğim çikolataları salladım. "Bizim evdeki bütün çikolataları sen bitirmiştin."
"Ama o cidden çok güzeldi. O günden sonra da ne zaman markete gitsem aradım ama ondan bulamadım." Omuzlarını düşürerek ellerimden çikolataları aldı ve sebebini anlamadığım bir şekilde etrafta kimsenin olmadığından emin olduktan sonra çikolataları bir kutunun içine koyup onu da yüksek bir rafın en arka kısmına itekledi. "Ne yapıyorsun?"
"En son onların bildiği bir yere koyduğumda bir tane bile yiyemedim." İlgisizce omzunu silkti ve yanıma gelerek poşetleri boşaltmama yardım etmeye başladı. "Dersimi aldım ben, çok çikolata yemek istiyorlarsa gidip kendileri alsın."
Yüksek rafa koymasının sebebi de muhtemelen onlardan uzun olduğu içindi. Orada olduğu akıllarına gelse bile yüksek bir yere çıkmadan göremezlerdi. "Bana kötü diyorsun ama senin de benden pek bir farkın yok anlaşılan."
"Ben kötü değilim, cimriyim." Kaşlarımı kaldırdım. "Cimrilik ne zamandan beri iyi bir şey?"
"Min Yoongi ve Jung Hoseok ile yaşamaya başladığımdan beri. Bu evde neler çekiyorum bir bilsen."
"Bence tam tersi, çektirtiyorsun." dedim salata malzemelerini yıkarken. Poşet boşaltmaktan vazgeçmiştim çünkü o bunu hem benden daha hızlı yapıyor hem de neyin nerede olduğunu bildiği için boşalttıklarını da yerleştiriyordu. Bu mutfak oldukça büyüktü ve ben sadece bir şeyin yerini ararken bile dakikalar harcayabilecek potansiyele sahiptim.
"Bana karşı olan önyargılarını attığın zaman ne kadar masum ve mağdur biri olduğumu anlayacaksın."
"Masum ve mağdur mu?" diye tekrarlayarak kahkaha atarken sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çatıp gözlerini kıstı. "Şu hayatta mağdur olacak en son kişisin biliyorsun değil mi Jungkook? Ayrıca ben sana karşı önyargılı değilim. Sen bunu ne zaman anlayacaksın?"
"Bak yedi kişinin arasındaki en küçük kişi benim. Tahmin etmesi zor değil, sadece biraz düşünsene?"
"Sen istemediğin bir şeyi sırf senden büyükler diye zorla yapacak biri değilsin. Yani kimseye itaat etmezsin." Dudaklarımı büzerek gözlerimi kırpıştırdım. "O yüzden şansını fazla zorlama. İnanmıyorum ve inanmayacağım."
"İyi de niye?" Tüm poşetleri boşaltıp yerleştirmişti. Şimdi de kenara saçtığı poşetleri topluyordu. "Gidip bir aynaya baksana sen. Hiç mağdur konumuna düşecek gibi bir tipin var mı? Şey gibi görünüyorsun... ne derler.. ımm,"
Doğru tabiri arıyordum ama kelimeler bir türlü birleşmiyordu zihnimde. Dişlerimi dudaklarıma bastırırken kaşlarını kaldırdı. "Ne gibi görünüyorum?"
"Kötü çocuk. Evet, demek istediğim buydu. Hani filmlerde ve kitaplarda olur ya-" Gözleri şaşkınlıkla irileşirken kaşlarını kaldırdı ve başını sallayıp gülerek sözümü kesti. "Biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faith
Fanfictionkütüphanede jungkook ile yolu kesişen lalisa, bunun yalnızca bir seferliğe mahsus bir denk geliş olmasını umsa da öyle olmaz. Mart 2019 | lorna ©