2.9

9.3K 744 126
                                    

"Öncelikle, nasıl tutacağını göstereyim." Köşeden aldığı uzun tahta çubuklardan iki tane alıp yanıma gelirken birini gözüme sokarcasına sallıyordu. "Bunun adı isteka," Sırıtarak kaşlarını kaldırdı. "Ne işe yarıyor diye sormayacaksın değil mi?"

Gözlerimi devirerek elindeki istekalardan birini aldım ve "O kadar da değil." diye homurdanırken bir yandan da üzerimdeki deri ceketi çıkartıyordum. Burası fazla kalabalık ve sıcaktı. İnsanlar sanki evleri yokmuş gibi buraya toplanmıştı resmen. Belki de bu zamana kadar haftasonlarını boş boş evde oturarak geçiren tek aptal asosyal bendim ve sırf bu yüzden bu canlılık tuhaf geliyordu. "Bilardoyu değil, nasıl oynandığını bilmiyorum. Aradaki farkı anlayabilecek kapasiteye sahipsin değil mi?"

"Komik şey seni."

"Espiri yapmadım."

"Bu komik ve tatlı olduğun gerçeğini değiştirmiyor Sarışın. Sen her zaman tatlısın."

"Sen de her zaman aptalsın," Dudaklarımı büzerek gözlerimi tatlı bir ifadeyle kırpıştırırken "Aptal olduğunu hiç söylemiş miydim?" diye mırıldandığımda Jimin sırıtarak elini havaya kaldırdı. "Ben söylemiştim."

"Aptal olan benim ama sana bilardoyu öğretecek kişi olan yine benim."

Omzumu silkerek "Sorun değil," derken kalçamı bilardo masasına yasladım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Burada bana bilardo öğretecek başka arkadaşlarım da var. Onlar olmasa bile, etrafımıza istemediğim kadar kişi var."

Parmaklarını şıklatırken başını da onaylarcasına salladı. "Bak o konuda haklısın işte. Şimdi, iki takımlara ayrılacağız ve seçtiğimiz biri ilk atışı yaparak taşlarımızı belirleyecek. Her deliğe atmak serbest sadece tüm taşlar bitene kadar şu siyah topu atma yeter." Üçgen kalıbın içindeki toplardan siyah olanı eline alarak hafifçe iki yana salladı. "Eğer taşlar bitmeden bunu atarsak, kaybederiz ama taşlar bitmeden atarlarsa, kazanırız. Bu hepimizin son kalesi. Tüm taşlar bittiğinde kim atarsa da o takım kazanır."

"Bu kadar mı?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Fazla basit anlatmıştı, ben daha zor ve karmaşık bir şey bekliyordum oysa. Başını omzunun üzerinden arkasına çevirerek oyuna başlamak için bizi bekleyenlere çevirip "Atladığım bir şey var mı?" diye sorduğunda olumsuz bir yanıt almaması üzerine tekrar bana döndü. "Bu kadarmış."

"Peki.." Elimdeki istekayı salladım. "Bunu nasıl kullanacağım?"

Kendi elindeki istekayı kaldırarak masanın üzerine eğildi ve bir eliyle arkasından sıkıca tutarken ucunu parmaklarının arasına yerleştirdi. Sanırım düşündüğüm karmaşıklık buydu, böyle nasıl oynayabilirdim ki? "Pekala, şimdi bunu bana uygulatabilirsek bence bütün sorun çözülür."

Gülümseyerek arkama geçti ve sol elimle istekanın alt tarafını elime sıkıca tutuştururken üst tarafını da kendi yaptığı gibi parmaklarımın arasına yerleştirdi. "Yapman gereken tek şey dikkatli olmak. Eğer tabloyu görürsen, gerisi takır takır gelir."

"Peki nasıl vuracağım?"

"Elini oynatmayacaksın. Sadece istekayı oynatacaksın."

Nefesimi gerginlikle dışarıya üflerken anladığımı ifade edercesine başımı salladım. "Tamam, siz başlayın."

"6 kişiyiz. Lisa, ben, Rosè bir takım olalım siz de diğer takım olun." dedi Taehyung kolunu istekanın ucuna bastırırken ağırlığını da hafifçe istekaya verirken. "Bence güzel seçim."

"Bence Lisa ve ben daha iyi bir takım olurduk." dediğinde Jungkook, yüzüme alaylı bir ifade yerleştirerek onun yanından Taehyung ve Rosè'nin yanına geçtim. "Sanırım aynı fikirde değiliz."

Elini kalbine götürdü ve "Bu ihanetini unutma Sarışın," diyerek canı yanıyormuş gibi minik minik iniltiler çıkardı. "Çünkü ben unutmayacağım."

"İçecekler de geldiğine göre, bence artık biriniz başlasın." dedi Jimin elinde limonata bardaklarıyla dolu olan tepsiyi kenara bırakıp istekasını alırken. Pipetini dudakları arasına aldı ve gözlerini teker teker üzerimizde gezdirerek "Ya da ben başlarım." dediğinde bardağını bilardo masasının üzerine koyup ilk atışı yaptı ancak hiçbir taşı deliğe atamamıştı.

Yüzünü ekşitti. "Hadi be!"

"Acele edersen böyle kalırsın işte." Taehyung gülerek masanın üzerine doğru eğilip atışını yaptığında çizgili toplardan mavi olanını deliğe attı ve ardından deliklere yakın olan topları hedefledi ancak bu sefer başarısız oldu.

Jungkook dudaklarına yan bir sırıtış yerleştirip "O bir kereliğine olur." diyerek gözüne kıstırdığı topu atmaya çalıştı ama o da başarısız olduğunda Taehyung alayla dilini damağına bastırdı. "Sende hiç olmuyor."

Jimin Jungkook'a diktiği gözlerini Taehyung'a çevirdiğinde nefesini dışarı üfleyerek omuzlarını düşürdü. "Tanrım salaklarla aynı ortamdayım..."

"Seni tutan yok," diye mırıldanarak tüm bakışları, özellikle de Jimin'in bakışlarını üzerine çekti Rosé. Boğazını temizleyerek doğrulurken gözlerini bizden kaçırıp başka yerlere çevirdi. "Belirteyim dedim canım."

"Jimin oyna."

"Atama da avazım çıktığı kadar salak diye bağırayım."

Kaşlarını çatarak Jungkook'a döndü. "E senin bu yaptığına psikolojik baskı derler ama."

"Kurallarda böyle bir şey yazmıyor," Kaşlarını kaldırıp indirdi ve çenesiyle önünü işaret etti. "Hadi oyna."

Jimin iyi bir atış yaparak topu deliğe soktuğunda hiçbir şey demeden yandan imalı bir bakış attı Jungkook'a. Gözlerini kaçırarak bozuntuya vermemeye çalışsa da, fazla komik bir ifade oluşmuştu yüzünde.

İkinci atışını kullandığında yine topu deliğe atmıştı. "Kimmiş salak olan?" diye mırıldandım özellikle onun duyabileceği bir şekilde. "Baş harfi Jungkook."

"Bir dakika ya," Kaşlarını çatarak başını Jimin'e çevirdi. "Oğlum biz aynı takımdayız!"

"Aynı takımda mıyız?" Jimin başını kaldırarak karşılarında yan yana dizilen bize baktıktan sonra tekrar Jungkook'a dönerek istekayla bacağına vurdu. "Sen geri zekalı mısın? Ne diye üstüme yürüyorsun mal!"

Dudaklarını birbirine bastırarak elini ensesine götürürken "Ne bileyim ya," diye mırıldandı. "Bir an gaza geldim sanırım."

"Jungkook," diye seslendim gülerek. "Salaksın derken ciddiydim."

faithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin