Kaynar su alarak hazırladığım bitki çayımdan son bir yudum aldıktan sonra karton bardağı çöpe attım ve masanın üzerindeki kitap, kalem, telefon üçlüsünü kucağıma alarak kafeterya çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
12'de dersim vardı ve biraz ders çalışabilme umuduyla okula 11'de gelmiştim ama geldiğimden bu yana yaptığım tek şey defterimi karalamaktı. Hiçbir şekilde odaklanamıyordum. İçimde ne ders çalışmaya ne de ders dinlemeye dair en ufak bir istek vardı. Derslerde sürekli uyukluyor ya da farklı şeylerle ilgileniyordum ve o kadar geri kalmıştım ki sınavlardan zar zor geçiyor hatta bazılarından kalıyordum.
Eğer son yıla kadar böyle gidersem okulum uzayacaktı ve bu da benim istediğim en son şeydi. Bu yüzden son birkaç haftadır boş zamanlarımı kütüphanede ya da kimsenin olmadığı zamanlarda evde geçiriyordum.
"Sarışın!" Nefesimi dışarı üfleyerek adımlarımı durdurup başımı omzum üzerinden arkaya çevirdim. "Gerçekten saçlarımı boyayaca—" Elinde salladığı kırmızı kaplı telefon ile kaşlarım çatılırken başımı kucağımdaki kitaplarıma çevirdim. En üstte olması gereken telefonum yoktu. "Onun sende ne işi var?" diyerek yanına gittiğimde elimi telefonumu almak için uzatmıştım ki almamam için sırıtarak elini yukarıya kaldırdı.
"Ver şunu!"
"Bir şeyi unutuyorsun."
Kaşlarımı çattım. "Hayır unutmuyorum. Verir misin şu telefonumu! Bak derse geç kalacağım zaten notlarım berbat, biraz yardım et de iyice batmayayım."
"Emin ol seni çalıştırmak isterdim ama ben İktisat okuyorum."
Yüzümü buruşturdum. "Kastettiğim o değildi. Zaten senden yardım alacağıma ömrüm boyunca okurum daha iyi."
Güldü. "Büyük konuşma."
"Jungkook!" dedim bastırarak. Kaşlarını kaldırdı ve dudaklarındaki gülüşü daha da genişletti. "Efendim?"
"Ya ver şunu!"
"Sana da iyilik yaramıyor ki Sarışın! Yanından geçerken tam telefonun düşecekti tuttum. Vermek için seslendim ama teşekkür edeceğine çemkiriyorsun. Üstelik selam da vermedin." Gözlerini ayıplarcasına kıstı. "Çok ayıp."
"Ben seni görmedim bile!"
"Ha görsen verecektin yani."
"Hayır!"
Telefonu salladı. "Ee? Nerede teşekkürüm?"
Kaşlarımı ciddi olup olmadığını anlamak için imayla kaldırdığımda o da masum görünen bir ifadeyle gözlerini onaylarcasına kırpıştırdı. Dudaklarıma sahte bir gülümseme yerleştirdim ve beklemesi için parmağımı kaldırıp elimdeki defterlerden bir sayfa yırttım. Çantamın kenarından kalem çıkartıp kapağını ağzımla dudaklarımın arasına sıkıştırarak üzerine yazacağımı yazdım ve ardından ikiye katlayıp eline tutuşturdum. Parmak ucuma çıkarak elinden telefonumu kaptığım gibi hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerlediğimde bir yandan da kağıda yazdığım şeye sırıtıyordum.
Rüyanda görürsün.
"Bunlar bana sökmez ama! Haberin olsun!" Arkamdan seslendiğinde dişlerimi alt dudağıma bastırarak orta parmağımı kaldırdım. Sağımdaki camlardan baktığımda yüzündeki piç-sırıtışı görebiliyordum. Başını iki yana salladıktan sonra arkasını dönüp kafeteryaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faith
Fanfictionkütüphanede jungkook ile yolu kesişen lalisa, bunun yalnızca bir seferliğe mahsus bir denk geliş olmasını umsa da öyle olmaz. Mart 2019 | lorna ©