- Komşu!
Reşo :
- Bana mı dediniz?
Kürşat'tı bu. Kürşat bir altmış beş boylarında, hafif çekik gözlü, biraz zayıf ve esmer bir adamdı. İnce bıyıkları ona bambaşka bir hava katıyordu. Yüz hatları ona bambaşka bir ciddiyet katıyordu. Konuşurken harfler ağzından tane tane ve vurgulu bir şekilde çıkıyordu. Bu onun kendisine ne kadar güvenen biri olduğunu gösteriyordu. Üzerinde kareli hoş bir ceket, ceketin altında düz, bordo bir gömlek vardı. Pantolonu krem rengine daha yakın duruyordu. Ayakkabıları son derece parlak ve hoştu. Parmağında alyans ve kolunda da yabancı marka bir saat duruyordu. Elinde içinde bir sürü kâğıt bulunan bir dosya vardı. Fırıldak bir tipi olsa da çevresince sevilen, saygı duyulan bir insandı.
- Evet! Bekleyin de birlikte gidelim.
- Tamam olur.
- Merhaba Kürşat ben.
- Benim adım da Reşat memnun oldum.
- Ben de memnun oldum. Bizim yukarı eve taşınmışsınız galiba.
- Sanırım evet.
- Çok sevindim. Uzun zamandır kimse o eve gelmiyordu. Ne kadar kira vereceksiniz? Çevredeki evlere göre çok da düşük fiyata veriyorlardı.
- Hayır, ben satın aldım.
- Ooo hayırlı uğurlu olsun o zaman.
- Teşekkür ederim.
- Hayırlı olsuna geliriz yakında. Bu arada çok güzel bir Türkçe konuşuyorsunuz. Buralı değilsiniz galiba.
- Hayır, tam tersine. Buranın yerlisiyim. Hem de köyünden.
- Nasıl oluyor da bu kadar güzel Türkçe konuşabiliyorsunuz peki.
- Ben Sosyoloji okuyordum bir zamanlar. Ama istediğim zaman karşımdaki insanın konuştuğu gibi de konuşabiliyorum.
- Okuyordum derken?
- Evet sonra yarıda bırakmak zorunda kaldım.
- Neden ki?
- Yeni tanışmamıza rağmen çok soru soruyorsunuz.
- Haklısınız özür dilerim. Yüce Allah biraz meraklı yaratmış ne yapalım.(Gülümseyerek)
- Siz memur musunuz?
- Evet, öğretmenim. Daha önce bir köyde imamdım. Bazı sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldım o görevimden. İftira attılar bana, yediğim hakaretler de cabası. Şimdi ise bir lisede matematik öğretmeniyim.
- Çok güzel bir mesleğiniz var. Kahvaltı yaptınız mı? Size de simit alacağım.
- Yaptım ben teşekkür ederim. Hem buradan şehir içi aracına binmem lazım. Tekrardan çok memnun oldum. Görüşmek üzere.
- Görüşmek üzere.
Reşo yürürken kendi kendine:
- Bu nasıl bir adamdı böyle. Olabildiğince nezaketliydi fakat olabildiğince de kuşkulandırıcı bir havası vardı. Önce imammış. Sonra öğretmen olmuş. İftira atmışlar. Nasıl tekrar başlamış ki yeni bir göreve bir görevden atıldıysa eğer. Çok garip bir insan çok. Bilmece kutusu gibi. Hem neden bu kenar mahallede oturuyor ki. İşte düğüm burada bence. Bu düğüm çözülürse gerisi çorap söküğü. Elbisesinden kolundaki saate kadar üzerindeki her şey çok havalıydı. Çok zengin biri olmalı. Aslında bu tip insanlarla fazla münasebet kurmamalıyım. Başıma hiçbir konuda iş açmak istemiyorum. Sadece işim ve ailemle ilgileneceğim. Kendime söz veriyorum. Fakat her şey bir yana arabamı satmasaydım keşke.