III. Bölüm 5

104 3 0
                                    


Hemen her günleri böyle güllük gülistanlık idi. Birbirlerinin kahve fallarına bakmaları başka bir eğlenceleriydi. İlla kendilerini çıkarıyorlardı fallarında. Sonra mendil satan çocuklara yardım edip mendil satıyorlardı arada bir. Konserlere de gidiyorlardı ama derslerine daha çok ağırlık verdikleri için her şeyi planlı yapıyorlardı. En beğendikleri konserler; Nurettin Rençber, Sezen Aksu ve Aynur Doğan konserleriydi. Bazen de sinemaya gidiyorlardı. Bir de yağmurda ıslanmak en büyük çılgınlıklarıydı. Reşo'nun işlerinin uzaması onların da işine gelmişti. Yalnız Berfin'in canını sıkan bir şey vardı; Kaan ailesi hakkında hiç konuşmuyordu. Bir ara zorladıysa da hıçkırıklar içinde kalan Kaan'ın başını omuzunda buldu. Bir daha da bu konuyu açmamak üzere kapattılar.

Günlerden Pazar ve saat on yedi sularıydı. Genelde bayanlar için yemek hazırlama telaşının başladığı bir saatti bu. Ama yemek olayını Dicle dışarıdan bir şeyler getireceğini söyleyince çoktan halletmiş sayılıyordu Berfin. Kaan'ı düşündü, düşündü ve tekrar düşündü. Hiç aklından çıkmıyordu. İleride yaşayacakları güzel günleri hayal ederken mesaj atmak istedi Kaan'a:

"Merhaba cantanem. Nerdesin, ne yapıyorsun? Ben sormasam aklına geleceğim yok gibi."

Hemen cevap geldi:

"Merhaba canım. Olur mu hiç öyle şey. Aklımdan çıktığın mı var ki aklıma gelesin. Bir şey yaptığım yok. Sigara içiyor notlara göz atıyorum. Sen ne yapıyorsun?"

"Benim de yaptığım pek bir şey yok aslında. Seni düşünmekten başka."

"Ne kadar güzelmiş düşünülmek. Hem de sevdiğin insan tarafından. Biliyor musun kimseyi bu kadar sevebileceğimi hiç düşünmemiştim şimdiye kadar. Bilsen ne kadar güzel sevmek seni. Ah bir bilsen. Bu arada sana söyleyemediğim bazı şeyler var. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Ama sadece bir defalığına konuşmalıyız bu konuyu. İkincisi olmamalı."

"Aşkım nasıl bir konuymuş bu böyle?"

"Onu bırak da nasıl yapalım canım. Yüz yüze konuşmak içimden gelmiyor. Korkuyorum."

Berfin bir an kalbinin titrediğini hissetti. Ve buğulandığını gözlerinin. Hiçbir sorun yoktu oysa. Kendisinin yanlış bir şey yapıp yapmadığını düşündü. Ama tek bir şey bile bulamadı.

"İstersen ikimiz de birer mektup yazalım. Ve ikinci mektup olmasın. Böylece konu da kapanmış olur. Madem anlatmak istemiyorsun, yazmak daha kolay gelir belki. Ama önce sen yazmalısın. Yazmalısın ki ben de cevap yazayım yazdıklarına. Hem eskiden sevgililerin yaptığı gibi olur. Şimdiden heyecanlandım açıkçası."

"Peki cantanem. Ben yazmaya başlayayım o zaman. Yarın ilk derste veririm. Şimdi biraz çalışayım yine konuşuruz. Öptüm"

"Ben de canım. Görüşürüz. Arada yazmayı unutma bak!"

Bu gece biter miydi artık. Yelda misali. Neler neler düşünmüyordu ki Berfin. Nihayet Dicle ile Gamze geldi ve yemeklerini yediler. Yemekte bol acılı pizza vardı. Pek sevmişti Berfin. Sonra hep birlikte çağırıp film izlediler. Filmin adı "Bir Zamanlar Anadolu'da" çok durgun bulmuştu filmi Berfin. Ama buna rağmen bittiğinde bir daha izlemek istiyordu. Bilgisayarı alıp odasına geçti ve bir daha izledi. Sonra bir daha izlemek istedi. Düşündü. Filmin güzel olan yanı bu muydu acaba? Kaç film kendini tekrar tekrar izlettirebilmiştir ki şimdiye kadar. Sonra Dicle'lerin yanına gitmeye karar verdi. Ama vazgeçti. Yalnız bırakmak istedi onları. "Rubab-ı Şikeste"yi aldı eline ve okumaya başladı.

Sabah olduğunda heyecandan kahvaltı bile yapamamıştı. Dersliğin önünde bekliyordu Kaan'ı. Görüştüler, sarıldılar. Ve mektubunu istedi Berfin. Alıp eve gitti hemen. Kaan'ın bütün "gitme" ısrarlarına rağmen. Eve geldiğinde odasına çekilip açtı mektubu. Çok uzundu. Hemen okumaya başladı.

NÂLÂNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin