Bölüm-22

1.7K 103 34
                                    

Bölüm şarkısı Sezen Aksu-Git.

*

İki saat geçmeden geldi herkes.  İrem'in başına toplanmışlardı.  Ulaş uzak duruyordu. Bir şeyler döndüğü belliydi.

İrem Öykü'ye başını çevirip, ne oluyor? bakışı attı. Öykü dudaklarını büktü.  O da anlamamıştı olanları. Ama harekete geçmesi gerektiğini İrem'in bir bakışından anladı.

"Nilüfer abla, İrem'in hastane işlemlerine bakalım mı biz? Selim de kantinden çay alsın?"

"Olur kızım."

Herkes odadan çıktığında Ulaş da çıkmak için yeltenmişti. İrem yerinde doğrulup

"Ulaş, dur. Noluyor sana? Neden soğuksun?" Omuzlarını silkti.

"Soğuk değilim. Sana öyle gelmiş."

"Benim tanıdığım Ulaş bu değil ama." Ulaş daha fazla dayanamadı. İçindeki ateşi söndürmesi gerekiyordu.

"Başına sürekli bela açan bir adamı neden bu kadar seviyorsun İrem? Benim yüzümden vuruldun. Ve yine benim yüzümden kaçırıldın. Ayaklarının acısından yürüyemiyorsun şuan. Başına gelenlerin tek sebebi olan bu adamın sana soğuk davranması neden üzüyor ki seni bu kadar?"

"Bunları vurulduğum zaman konuştuk Ulaş. Olanların hiçbiri senin suçun değildi. Bu da değil. Kendini suçlamaktan vazgeçer misin artık? Seni seviyorum ve bunların hiçbiri benim sevgimin önüne geçemez. Ama gördüğüm kadarıyla senin sevginin önüne geçmeyi başarmış."

Artık son hamlesine sıra gelmişti. İrem'in iyiliği için bunu yapacaktı. Her ne kadar zor olursa olsun, onun için ondan vazgeçecekti.

"Evet İrem, geçti. Başımıza gelenler, benim sana olan sevgimin önüne geçti. Böyle bir hayat istememiştim ben. Hayallerimdeki bu değildi. Sade bir nikah, sonrasında eğlence. İki çocuk. Biri kız biri erkek. Mutlu mesut bir hayat. Oyunculuğu bile bırakmaya hazırdım oysaki. Ama izin vermiyorlar işte. Birlikte olup zarar görmektense, ayrı kalıp sağlıkla yaşamayı tercih ediyorum ben."

Bu sözler İrem'in içini yakmıştı. Onun sevdiği adam bunları söyleyemeyecek kadar vicdanlıydı. Kıyamazdı ki ona. Sinirden, üzüntüden, şaşkınlıktan konuşamadı.

"Defol git buradan." çıkabildi sadece ağzından. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki kendisi bile duymakta zorlanmıştı.

Ulaş hızla odadan çıkınca İrem bağıra bağıra ağlamaya başladı. Sesleri duyan Öykü Selim'i Ulaş'ın peşinden yollayıp odaya girdi. İrem kolundaki serumu çıkarmış her yeri dağıtıyordu. Ayaklarındaki yaralar kanamaya başlamıştı ve sızlıyordu. Ama kalbinin sızısı ağır bastığından hissetmiyordu bile.

Öykü ve Nilüfer zorla tutup hemşireyi çağırdılar. Güçlükle yatağa yatırdıktan sonra koluna serumu takıp sakinleştirici yaptılar.

İlacın ağırlığıyla gözlerini kapattı İrem. Uykusunda bile ağlıyordu. Öykü hem Ulaş'ı hem de Selim'i arıyordu ama açan yoktu.

***

Selim Ulaş'ı bulmuş, sahile getirmişti. Ulaş hastaneden beri aralıksız ağlıyordu. Nedenini de söylemiyordu ama ağlıyordu.

Selim daha fazla bekleyemedi. "Oğlum noldu lan sana? Size yani. İrem çığlık çığlığa ağlıyordu, sen zaten darmadağınsın."

"Çok ağır konuştum devrem, çok. Bir bilse her harfin iyiliği için olduğunu. Gözünden düşen her damla için canımı vereceğimi bir bilse. Ben annemi kaybettim o da kaybetmesin diye yaptığımı bir bilse."

"Annesiyle ne alakası var oğlum? Ya bir adam gibi anlat şunu."

Biliyorsunuz zaten geçiyorum buraları.

"Şimdi burdayız işte."

"Ne diyim ki şimdi. Nilüfer hanım da halt etmiş yani. İsteyerek yapmıyorsun ki."

"Kadın haklı devrem. Kızının mutluluğu, iyiliği için yapıyor. Ben olsam ben de istemem böyle belası eksik olmayan bir damat."

***

İrem yavaş yavaş uyanmaya başlıyordu. Gözleri hala ıslaktı.

"Abla? Annem yok mu?"

"Eve gönderdim kuzum. Çok uykusuz kalmış." İrem başını salladı. Kolunu kaldıracak gücü kendinde hissetmiyordu.

"Ablam, noldu öyle size bir anda? Ulaş çıktı gitti. Senin halin ortada zaten. Bilmediğimiz bir şey mi var?"

İrem tekrar akan göz yaşlarına hakim olmaya çalışarak "Yaşadığımız olaylar sevgisinin önüne geçmiş abla. Öyle söyledi. Hayal ettiği hayat bu değilmiş. İki çocuklu huzurlu bir ev istiyormuş. İstediği huzuru bende bulamadı demek."

Öykü duyduklarına inanmamakta ısrarcıydı. Onun kardeşiydi o, yapmazdı. Sevdiği herkesi kaybetmekten bu kadar korkarken en değerlisini bile bile kaybetmezdi.

"Bu işte bir şey var, benden söylemesi. Ulaş yapmaz böyle. Onun lafları değil bunlar. Ben konuşurum onunla."

"İstediğin kadar konuş abla, parmağıma kıymık batsa kendini suçluyor. Her seferinde anlatıyorum ama anlamıyor işte. Böyle mutlu olucaksa, bırak olsun."

Geçiş bölümü. Diğer bölüme zaman atlatıp başlayacağım.

Hayran Sevgili | UlRemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin