BÖLÜM 12/HAPİSHANEDEN FİRAR EDİYORUZ

18 6 15
                                    

Not:Sırf bu bölüm için Diane, Jasper ve Sandra'yı çizeceğim. Ya da photoshop (fotoşop) yapacağım. Bölüm geç geldi çünkü birkaç kez bu bölümü düzenledim. Kilit bölümlerimizden biri olacak. Bir de ufak bir spoiler verdim. Bakalım kimler fark edecek :)

Diane
Kızlar ölü gibi uyuyorlardı. Anna hariç, Anna sürekli dönüp duruyordu. İçimden Tanrım, lütfen Anna da uyuyor olsun diye dua ediyordum. Sandra (Alexsandra) gideli 2 saat 59 dakika 23 saniye olmuştu. Evet, heyecandan saniyeleri saymıştım.

Saat 12'yi geçtiğine göre teknik olarak bugün idam edilecektim. Odamızda ses kaydedebilen kameralar vardı ama Sandra onları hallettiği söylemişti. Ah, siz Sandra ve Jasper ile kaçacağımızı bilmiyorsunuz, değil mi?

Uzun hikaye, havalandırmaya doğru ilerledim. Sandra mutlaka kapağı kapatmam konusunda en az binlerce kez uyarmıştı. Tamam, biraz zor da olsa havalandırmaya girdim. Arkamdan hemen havalandırma kapağını kapattım.

Burayı şöyle tarif edeyim:Sıçan pisliği dolu, tozdan etraf gözükmüyor, kutu gibi daracık, berbat kokuyor ve ekstra havasız. Ayrıca her yer gri.

Sandra iki kapak gördükten sonra sağa mı demişti sola mı? Sola Diane sola! Dedim içimden. Sol her zaman iyidir. 5 kapak sonra bir yol ayrımı görecektim. 3 yön vardı:Sağ, sol ve yukarı. Sana bir işaret bırakacağım. Demişti Sandra.

O anda yukarıdan sarkan bir dilim ekmek gördüm. Havalandırmada ekmek ne arasın ki? Kesin Sandra'nın işiydi.

Ellerimle destek alıp kendimi yukarıya çekerken toza daha çok dayanamayıp hapşırdım.

"Daha bir buçuk ay önce sarayda köpük banyosu yapıyordum, şimdi tozlar içinde sürünüyorum... " Diye mırıldandım kendi kendime.

En sonunda yukarıya çıktım. Şimdi nereye gidecektim?! Ekmek kırıntıları kemiren bir sıçan gördüm. Kocamandı! Kapkara gözleri ile gözlerime baktı ve tısladı!

O anda çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Sıçanı kovaladım ve kırıntıları takip ettim. Duvara yeni kazınmış bir yazı gördüm. Yeni kazınmış diyorum çünkü hala demir tozları gözüküyordu. Neyse, şöyle yazıyordu:
Düz devam edip saat 12 yönündeki kapağa gir.

Ben de aynen yazının dediğini yaptım. Dümdüz devam edip birkaç tane kapak gördüm. Hangisi saat 12 yönündeydi?

Her bir kapağa gidip onları dinledim. İlk kapak şöyleydi:
"... Tatlım, ah! Yapma, bak daha suçluları ziyaret edeceğim. Bırak! " dedi bir erkek sesi.
"Hadi ama Steve. O aptal hücrelerinde duruyorlar, ne yapabilirler ki? Devam etmek istiyorum. Gel-" diye bir kadın sesi devam ederken kapaktan ayrıldım.

İkinci kapağa gittim:
"... Koca polis olmuşlar hala kıçlarını ben temizliyorum. Lanet olasıca Temizlik! Tanrı hepsinin - " kapaktan uzaklaştım.

Üçüncü kapağı atladım çünkü çok uzaktaydı. Dördüncü kapağı dinledim:
"... Ya adamlar bana sataştı felan. 'Siz kimsiniz oğlum? 'Dedim ben de. Sonra 'ölüm meleğin' dedi biri işte. Ama adamları görmen lazımdı. Ağızlarını burunlarını kırdık. Austin! Bana bir tane daha sigara getir! Devam ediyorum-"

"Bu da değil" diye mırıldandım.

5. Kapaktan ses gelmiyordu. Kapağı öfkeyle tekmeledim. Makina dairesine çıkmıştım.

Makina dairesinde bir tane daha havalandırma kapağı vardı ama çok yukarıdaydı. Kapaktan bir el çıkıp gel işareti yaptı. Ben de oraya gittim. El beni yukarıya çekti.

Kapaktan girdiğimde elin sahibini gördüm:Jasper. Tabii ki de yanında Sandra vardı. Sonunda tanıdık yüzler görmek beni çok rahatlatmıştı. Dolabın içi kadar bir yerdeydik. Bir yerden hafif bir ışık giriyordu.

"Sonunda gelebildin, " diye fısıldadı Jasper ve devam etti.

"32 numaralı kapaktan kaçacağız. Sormak istediğin bir şey var mı? "

"Çok şey var ancak kaçınca konuşalım. " Diye fısıldadım. Sandra ellerimizden tuttu ve bizi çekiştirdi. O nereye giderse kuzu kuzu takip ediyorduk. Sonunda 32 numaralı kapağa geldik.

Ama nöbet tutan bir güvenlik görevlisi vardı. Adam bize silahını doğrulttu. Sonra beni tuttu ve boğazıma silah dayadı.

Lütfen beni bırak! Lütfen beni bırak!
Dedim içimden. Adamın elleri gevşedi ama tutmaya devam etti.

"Lütfen beni bırakın bayım, ben suçsuzum. " Dedim kendimi bile şaşırtacak kadar ikna edici bir sesle. Adam bana öfke ile baktı ama transa geçmiş gibi beni bıraktı. Sonra şaşkınca durdu.

Jasper da fırsat bilip adamın ayağına çelme taktı ve adam düşünce onu yere dayadı. Adamın silahını alıp adamı bacağından vurdu!

Adam çığlık atacaktı ama sakin bir ses tonu ile

"Bağırma. " Dedim. Adamın ağızı açıldı ama bağırmak bir yana konuşmadı bile.

İçgüdüsel bir şekilde adamın kolundan tuttum. Umarım bayılır! Umarım bayılır! Aklıma bir görüntü geldi. Adam bayıldı, uyanınca kalktı ve yaşanan hiçbirşeyi hatırlamadan yürüdü.

Birden başım çatlayacak kadar ağrımaya başladı. Adam aynı hayal ettiğim gibi bayıldı.

O sırada Jasper ya da Sandra kapıyı halletmişti. Kapının yüz okutma yerinden dumanlar çıkıyordu ama sorgulayacak vaktim olmadığı için açılan kapıya koştum. Jasper ve Sandra karşı tarafa geçmişti bile.

Aniden acil durum sirenleri çalmaya başladı ve kapı artık kapanıyordu. Tam kapı kapanacakken Sandra bir yumruğunu sıktı ve sağ elini kapıya doğru uzattı. Yüzünde yoğun bir konsantrasyon ifadesi vardı. Parmakları büktü. Kapı geçebileceğim kadar aralandı!

Hemen kapıdan geçtim! Sonunda kaçmıştım! Bir elimden Jasper, diğer elimden Sandra tuttu ve koşmaya başladık.

Başım çok kötü ağrıyordu. O anda karşımıza iki polis ve üç robot çıktı! Polisler sinsice sırıttı.

"Nereye gidiyorsunuz çocuklar? " dediler, aynı anda silahlarını bize doğrultmuşlardı.

Ölü Kardeşim/Devrim Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin