Fîhi Mâ-Fîh 11

16 2 2
                                    

Dost, güzel şeydir; çünkü dost, dostun hayaliyle kuvvet bulur, gelişir, canlanır. Mecnûn' a Leylâ'nınhayâlinin kuvvet vermesine, o hayâlin, Mecnûn'a gıda olması şaşılır mı? Geçici sevgiyle sevilen sevgilininhayâlinde bu kadar güç-kuvvet, bu kadar etki olur, sevgilisine bu kadar kuvvet bağışlarsa gerçek dosta,kuvvetler bağışlıyor diye neden şaşıyorsun? Onun hayâli, görünse de vardır, görünmese de. Hattâ hayâlinde yeri mi? 

O, zâti gerçeklerin canı. Ona hayâl derler amma dünyâ da hayâlle durur. Bu dünyâya gerçekdiyorsun ya, göze görünüyor, duyuluyor da ondan. O anlamlaraysa hayâl diyorsun; oysa ki bu dünyâ, odünyânın parça-buçuğu. İş tersine; hayâl olan asıl bu dünyâ.Çünkü o anlam, bu dünya gibi yüzlercesinimeydana getirir de hepsi eskir, çürür, yıkılır, yok olur-gider. Gene bir başka, bir yeni dünya meydanagetirir. Fakat temel olan anlam âlemi güzeldir, eskimez; yenilikten de münezzehtir, eskilikten de. 

Onunparça-buçuklarıdır eskiliğe, yeniliğe bürünen. Onları meydana getirense ikisinden de münezzehtir, ikisininde ötesindedir. Bir mühendis, içinden bir ev kurmayı geçirir, genişliği şu kadar, uzunluğu bu kadar olsun...Sofası şöyle olsun, girilecek yeri böyle olsun diye hayâl ederse buna hayâl demezler; çünkü o gerçek, buhayâlden doğmadadır; bu hayâlin parça-buçuğudur. Evet, mühendis olmayan, gönlünden böyle birşeygeçirir, böyle bir düşünceye kapılırsa ona hayâl derler. Halkın da, mîmar olmayan, mîmarlık bilgisinibilmeyen böyle bir adama sen hayâl kurmadasın demesi, süre-gelmiş bir âdettir. 

Sayfa 46

Misk-i Amber Kokulu DefterimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin