Mü'minlerin annelerinden Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ), Huzâa kabilesinin Benî Mustalik koluna mensup olup bu kabilenin reisi Hâris ibni Ebî Dırâr (Radıyallâhu Anh)ın kızıdır. Takriben 670 senesinde doğduğu belirtilmektedir. İslâmiyet'i kabul etmeden önce amcasının oğluyla evlendiği ve eşinin, İslâm ordusunun bu kabileyle yaptığı savaş esnasında öldürüldüğü, kendisinin ise esir düştüğü kaydedilmektedir.
İslâm ordusu ile söz konusu kabilenin karşı karşıya geldiği muharebe, "Benî Mustalik Gazvesi" olarak bilinir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)Mustalikoğulları'nın, İslâm ordusuna karşı topyekûn birleştiğini haber alınca, derhâl sefer hazırlıklarını başlattı ve hicretin beşinci senesi Şa'bân-ı Şerîf ayının beşinci gününde bu kabile üzerine yürüdü. El-Mureysî mevkiinde meydana gelen muharebede Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in fiilî ve manevî komutasındaki İslâm Ordusu büyük bir galibiyet aldı; yüksek ganimete ulaştı. Mustalikoğulları'ndan muharebeye katılıp da neticede hayatta kalanlar esir düştüler.
Esirler arasında bulunan Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ), Sâbit ibni Kays ibni Şemmâs (Radıyallâhu Anh)ın hissesine düşmüştü. Onunla dokuz altın fidye üzerine anlaşma yaptı ve fidyesinin ödenmesi konusunda Rasûlulllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den yardım talebinde bulundu.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in huzuruna vardığında: "Yâ Rasûlellâh! Ben, Benî Mustalik reisi Hâris ibni Dırâr'ın kızıyım. Bildiğin gibi, esirlik belâsına uğradım. Dokuz altın mukabilinde azad edilmek üzere anlaşma yapmış bulunuyorum. Fidyem hususunda senden yardım dilemeye geldim" ifadeleriyle meramını arz etti. Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)kendisine: "Senin için bundan daha hayırlı olanı yok mudur?" suâlini tevcîh etti. Cüveyriye (Radıyallâhu Anhâ): "Nedir o ya Rasûlellâh?" diye sordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), kendisine evlenme teklifinde bulundu ve nikâhlandılar.
Konuyla ilgili bir başka rivâyete göre ise, kızının esir düştüğü haberini alan babası, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e müracaat edip fidyeyi ödemiş ve bundan sonra nikâh gerçekleşmiştir. Bu görüşme esnasında Hâris ibni Ebî Dırâr (Radıyallâhu Anh)ve yanında bulunanlar İslâmiyet'i kabul etmişlerdir.
İzdivâcın Hikmetleri
Bu izdivâc vesilesiyle, İslâmiyet'ten önce aşağılanan savaş esirlerinin de insan olmak bakımından kıymet taşıdıkları, hor görülmemeleri gerektiği hakikati ilân olundu. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tam bir ittiba hâlinde olan Sahâbe-i Kirâm (Radıyallâhu Anhum), daha önce husumet hâlinde bulundukları Mustalikoğullarına mensup kimselerle olan münasebetlerini bu mukaddes evlilik vesilesiyle gözden geçirdiler ve düşmanlığı bitirdiler. Ellerinde bulunan esirleri de, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e akrabalık bağıyla bağlanmış olan kimseleri esir tutmuş olma durumuna düşmekten imtina ederek serbest bıraktılar. Böylece yüz kadar aile hürriyetine kavuşmuş oldu.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in her evliliği birtakım hikmetlere mebnidir. Nitekim Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ) ile olan izdivâcı da söz sahibi güçlü bir kabileyle olan husumetin sona ermesine ve gönüllerini İslâm'a ısındırmak suretiyle ihtidâlarına vesile olmuştur. Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz de bu durumu: "Cüveyriye kadar ailesine çok bereket sağlayan başka bir kadın bilmiyorum." sözüyle tasdik etmiştir.
İsim Değişikliği
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) isim konusunun insan üzerindeki tesirine binaen uygun bulmadığı bazı isimleri, münasip bazı isimlerle değiştirirdi. Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemizin İslâmiyet'i kabul etmeden önceki adı "Berre" idi. Sâliha anlamına gelen ve tezkiye muhtevası taşıyan bu isim Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından, "küçük kız" anlamına gelen "Cüveyriye" ismiyle değiştirildi.
Şâhsiyeti ve İbâdete Düşkünlüğü
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz, Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ)yı en iyi tanıyanlardan biriydi. Onun nezâket sahibi ve takvalı sâliha bir hanım olduğunu, yardımseverliğini ve ibadete son derece düşkün olup vaktini ibadet ve zikirle geçirdiğini, çok namaz kılıp çok oruç tuttuğunu nakletmiştir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den rivâyet ettiği yedi hadîs-i şerîf kayda geçmiştir. Abdullah ibni Abbâs, Abdullah ibni Ömer, Câbir ibni Abdillâh (Radıyallâhu Anhum)gibi sahâbilerle beraber Mücahid ibni Cebr (Rahimehullâh) gibi tâbiîler de kendisinden hadîs rivâyetinde bulunmuşlardır.
Hicretin 56. (veya 50.) senesinde Rebiülevvel ayında vefat ettiği belirtilen Cüveyriye binti Hâris (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz, Cennetü'l-Baki' kabristanında medfûn bulunmaktadır.
Mevlâ Te'âlâ, şefâatlerine nâil eylesin.
Âmin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Misk-i Amber Kokulu Defterim
De Todoبِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Esselamü Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatühü (Gül Kokulu Defterim kitabının devamı) "...Ey Rabbim! ilmimi artır de." (Taha: 20/114) "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer...