Geçmişimin bir parçası silik anılarla doluydu. Bir sandığa kilitlemiştim her şeyimi ve anahtarı nereye koyduğumu bir türlü bulamıyordum. Daha doğrusu hatırlamıyordum. Gerçi bir önemi var mıydı ki geçmişimin? Bilmiyordum ki... Benim için önemsiz olan her şey gibi bu da sevgili annem için her zaman önemli olmuştu. Zorla aldığım tedaviler ve rehabilitasyon merkezlerinde geçirdiğim o haftalar şimdi canımdan öyle bir çıkıyordu ki Oğuz'un da dediği gibi kötü günlerim geçer miydi günün birinde emin olamıyordum. Annemin yıllardır ayağıma vurduğu prangalardan kurtulmak hiç de kolay olmayacaktı ancak yirmi yıllık bu içi boş hayatımda ilk defa bir şey hissediyorsam onun da adı umuttu.
"Alpay abi çok acı çekti kız kardeşini kaybettiğinde," dedi Oğuz, bu güzel akşamı yararcasına. Onun cümleleri birer ok gibi kalbime saplanırken gözümden süzülen yaşları yok edip sessizliğime sıkı sıkı sarıldım. Soru sormak ya da lafını bölmek istemiyordum çünkü onun da içinde bir yerde önünü alamadığı bir yara vardı. Bunu görmekten ziyade kalbimde hissedebiliyordum ve ben ilk defa böyle insanlar tanıyordum. Onları daha çok tanımak istiyordum.
"Onu çok seviyordu," dedi gözlerimin içine bakarak. Öyle derinden gelmişti ki sesi dudaklarım büzüldü istemsizce. Bu duyduklarıma inanmak zor geliyordu. Alpay abinin böyle bir kaybının olduğunu öğrenmek kendi acılarımı bir anlığına unutturmuştu.
"Alpay abi kaç yaşında?" dediğimde Oğuz kaşlarını çattı lakin yine de cevap verdi soruma.
"Yirmi yedi yaşında."
Alpay abi kırk yaşındaki bir adam tavırları ile fazla genç bir bedene sahipti. Dudaklarım daha da büzüldü ve pencereye yaslanıp ışıltılı gökyüzüne baktım iç çekerek. Yirmi yedi yaşındaki birisi de henüz gençti ve yolun başında olması gerekirken, ailesini kurması gerekirken ailesinden vermişti. Hayatını kuramamıştı...
"Bana bunları neden anlatıyorsun peki? Sabah sorduğumda hiç böyle değildin. Şimdi ne oldu da anlatmak istedin?" diye sorduğumda Oğuz'un gözlerini üzerimden çektiğini hissettim.
"Ben..." dedi tereddütle. "Korktum sanırım... Alpay abinin özelini sana anlatmak saçma geldi ama şimdi anlatıyorum; çünkü Alpay abi seni çok başka seviyor. Sen onun yarasını sarabilecek tek kişisin Samyeli. Seni bu kadar benimsemese bu eve getirmezdi. Annesinin evine yani," dediğinde gökyüzüne bakmayı kesip yaramın sızısı ile Oğuz'a döndüm. Mahcup bir hali vardı ve bana öyle uzun uzun bakmayı kesmişti. Sözleri acıtmıştı ama çok masum bir acıydı. "Bu evdeki herkes onun vefatıyla çok sarsıldı. Nilüfer teyze senelerce kendine gelemedi, kendini suçladı hep. İpek çocuktu henüz o zamanlar, çok hatırlamaz lakin annemler bile hayatlarına devam edemediler bir süre boyunca. O kızın ölümü hepimizin ruhuna yas biçti."
"Sen?" dedim bir anlık merakla. Oğuz ne yapmıştı bu süreçte? Onun da hayatında yer edinmişti bu kişi, peki o nasıl başa çıkmıştı bu ölümle? Ne yapmıştı bu yastan kurtulmak için?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koyu Kestane: Ekim
ChickLitBasit bir hikâyem var. Oldukça basit... Bir annem var, asla elini tutup da bu kadın benim annem diyemediğim. Bir babam var, asla yüzünü göremediğim, sırtımı dayayamadığım. Bir tane ablam var, hiçbir sırrımı paylaşamadığım, bana yol göstermeyen, en...