İyi okumalar..1.BÖLÜM: KARANLIK
Nefesimi neredeyse yok derecede alırken adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Dolunay'ın ışığı bütün geceyi aydınlatıyordu, tuhaf olan ise Dolunay'ın geceyi aydınlatırken bu dar sokağa uğramamasıydı. Derin bir nefes alıp adımlarımı biraz daha hızlı tuttum. ''Evet Nefes tek yapman gereken elindeki çantayı Palas denen adama vermek, başka bir şey yapmayacaksın.'' Kendimi ansızın sakinleştirmeye çalışırken, ellerimin titremesi sakinleşmeme engel oluyordu. Karanlık sokağın sonuna geldiğimde elimdeki küçük çantayı yere koyup siyah kumaş ceketimi düzeltim. Kasım ayının soğuğu beni ele geçirmek üzereydi.
Çantayı tekrar elime alıp derin nefesler almaya başladım. Sakin olmalıydım. Çok kısa bir iş çantayı Palas isimli adama ver ve oradan uzaklaş. Yürümeye devam ederken kendimi sakinleştirmek için içimden kendimi teselli ediyordum. Sokağın sonuna biraz daha ilerleyince siyah arabayı gördüm. Nefesim benden habersiz durmuş ve ellerimin titremesi daha da çoğalmıştı. Korku bedenimi ansızın sararken kendimi teselli etmemin hiç bir işe yaramayacağını anladım. Arabadan inen 3 adam bana doğru o soğuk bakışlarını yöneltirken bakmamaya çalışarak adamlara doğru yaklaştım.
''Yaklaş ufaklık.''
Kaba vücutlu uzun boylu adam keskin sesiyle konuştu. Konuşması içimi titretirken bir kaç adım atıp adama yaklaştım. Elerim olabileceğinden daha fazla titrerken ellerime ayaklarım da eşlik etmeye başlamıştı. Bir kez daha derin bir nefes alırken adamın suratına baktım. Gözleri karanlıktan dolayı koyu bir renk gözüküyordu, sakalları hafif uzun ve hafif kilolu bir adamdı. Tahminimce 35 yaşlarında bir adamdı. Bu adamın palas olduğunu düşündüm tıpkı Arda nın söylediği gibi iri ve soğuk bir adamdı.
''Çantayı ver hadi.'' Sinirli konuşmamıştı Palas ama sesi çok sertti. ''Evet nefes karşında bir mafya ve büyük ihtimalle bir katil duruyor.'' iç sesime hak verirken gerildiğimi hissediyordum. Gerilmemek mümkün gibi durmuyordu, buradan sağ çıkacağım belli bile görünmüyordu. Çantayı Palas'a uzatıp alması için beklemeye başladım. Çantayı uzattığım anda ağır hareketler ile alıp yüzüme donuk bakışlarını yolladı. Bakışları üzerimdeyken ayaklarım beni taşıyamayacak hale geliyordu. Çok bariz bir şekilde korkuyordum.
''Teşekkür ederim küçük kız.'' Dedi Palas. Bir şey demek istemedim ve bir şey söylemedim. Sadece duruyordum. Palas suratıma muzip bir şekilde bakmaya başlayınca içimin titremesi azalıp yerini ferahlık aldı. Beni bırakacaktı. Palas çantayı yanındaki adama verirken yüzüme baktı. Muzip gülüşünü hiç bozmayarak bana bakmayı sürdürdü. Bir şey söylememeye devam edip suratına baktım. Kasım ayının soğuğuna karşı ince bir ceketle duran bedenim şimdi ise kendine gelmişti ve üşüyordu. Palas' ın muzip gülüşü bir anda yok oldu. Bir adım bana doğru atarak gözlerimin içine delercesine bakmaya başladı. Rahatlayan bedenim şimdi ise daha beter bir haldeydi. Ölecektim! Evet burada beni öldüreceklerdi. Nefes alışım durma noktsına gelirken gözlerim dolmaya başladı.
Palasın ağzından çıkan üç kelime kanımı dondurmuş ve beni bir boşluğa atmıştı. ''Ölmeye hazır mısın ufaklık?''
İlk bölüm olduğu için kısa tuttum, diğer bölümler daha uzun ve heyecanlı olacak. Lütfen yorum ve vote atmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Romance@Tüm hakları saklıdır ∆ Ses tonum ikna edici olacak ki kafasını olumlu anlamda sallayıp yüzüme yoğun bakışları ile bakmaya devam etti. Öyle yakındık ki geriye doğru adım atmak istiyordum. Bedeni bedenime değiyordu neredeyse, bu yakınlık beni rahatsı...