Bölüm şarkısı: Tove lo- Stay High
İyi okumalar..
4. BÖLÜM: MAVİ GÖZLÜ ADAM
Krem rengi parkenin üzerinden ağır hareketlerle doğruldum. Minik ellerimle parkeden destek alarak yavaşça ayağa kalıtım. Vücudum ciddi anlamda çok acıyordu. Sanırım Palas'ın adamları beni sandığımdan daha fazla dövmüşlerdi. Ayrıca omzumdan vurulmuştum, bu hangi ara olmuştu cidden bu konuda hiçbir fikrim yoktu. Beni arabaya tıktıkları zaman a göre şuan daha da iyiydim.
Bu adam beni neden buraya getirmişti ki? Ya da beni neden tedavi etmişti? Niye buradaydım?
Kafamda ki sorular beynimi sarıyordu, garip hissediyordum. Gerçekten soracağım söyleyeceğim çok şey vardı. Yatağa usulca oturup cenin pozisyonu aldım. Ellerimle kendime çektiğim dizlerimi sarıp odaya derin bir şekilde bakmaya başladım.
Ne yapacaktım ben şimdi? Nasıl gidecektim buradan?
Az önce saklandığım dolap da gezindi bakışlarım. Yaklaşık beş dakkika önce mavi gözlü adam ile yaşadıklarım gözlerimin önüne geldi bir an.
Bu düşünce ile bir an içim ürperdi. Beni korkutuyordu mavi gözlü adam. Evet onun adı mavi gözlü Adam dı çünkü adını bilmiyordum. Sormaya da çekiniyordum açıkçası, çünkü bakışları fazla donuktu.
Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu, gerçekten yoktu. Mavi gözlü adamla konuşmalı mıydım onu da bilmiyorum. Düşüncelerim beni yiyip bitiriyordu adeta. Beni kurtaran oydu sanırım, kurtarıcım oydu. Ama belki de Palas ın adamlarından da olabilir?
Bakışlarım odanın içinde geziniyor iken sol tarafımda köşede duran kutu gibi bir aleti fark ettim. Bunu biliyordum. Ne kadar istesem de alamadığım bir aletti. çünkü fiyatı oldukça fazlaydı ve bu aleti alacak kadar param olmadığı barizdi. Astım hastalarının daha iyi nefes alması için havayı temizlemeye yarayan bir alet. Peki bunun burada ne işi vardı?
"Belki de senin için getirtti mavi gözlü adam"
İç sesimin aptallığını es geçerek odayı incelemeye devam ettim. Buradan gerçekten kurtulmam gerekti.
Komidinin üzerinde kare bir tepsi görmemle bakışlarım tepsiye sabitlendi. Yataktan doğrulup ağır adımlarla tepsiye ilerledim. Tepside bir tabak çorba, iki dilim ekmek, bir bardak su, bir kaşık, bir çatal, bir tabak taze fasulye yemeği ve bir tabak pilav duruyordu.
Yemek ye derken bundan bahsettiğini daha yeni farkında varmıştım. Sol elimle hızlı denilmeyecek bir şaplak attım anlıma.
Geri zekalı nefes! Adam yemek ye derken elbette bu yemekleri ye diyor.
Mavi gözlü adamın giderken 'bir şeyler ye' demesinin sebebi odada komidinin üzerinde duran bu yemekler. Kendi kendime sinirlenerek kaşlarımı çattım. Ben bir aptaldım.
Tepsiye bir kaç saniye öylece baktıktan sonra yemek yemeğe isteğimin olmadığını göz önünde bulunarak yemeyeceğime kanaat getirdim. Cidden karnım hiç aç değildi. Ki zaten böyle bir durumda midemi düşünmem beynime haksızlık olurdu.
Normal hayatta da yemek yemeği seven biri değildim. O yüzden yaklaşık elli kilo ve bir atmış boylarında minik bir kızdım. Çok zayıf değildim ama yine de zayıftım. Yaşadığım zor günler yüzünden yemek yemeği hiç ama hiç sevmezdim. Ama annem varken iştahım açıktı o zamanlar. O gidince yemek yemeği sevmeyen bir insan oldum bir anda.
Gözlerim dolarken ağır adımlarla az önce oturduğum yatağa geri dönüp göz yaşlarımı serbest bıraktım. Siyah tshortum kirlenmiş ti. Siyah pantalonumun üzerinde ise gri lekeler vardı. Böyle kirli ve pasaklı bir kıza benziyordum. Dilenci diye ortalıklarda dolanabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Romance@Tüm hakları saklıdır ∆ Ses tonum ikna edici olacak ki kafasını olumlu anlamda sallayıp yüzüme yoğun bakışları ile bakmaya devam etti. Öyle yakındık ki geriye doğru adım atmak istiyordum. Bedeni bedenime değiyordu neredeyse, bu yakınlık beni rahatsı...