...70...

1.7K 174 56
                                    


"B...bayan J-jung??"

"Hoşgeldin kızım"

"Sen? Senin ne işin var burda? Bu oyun senin planın mı? Beni kaçırmak?..."

"Bence yalnız konuşsak daha iyi. Siz çıkın çocuklar"

Az önce beni zorla buraya getiren adamlardan eser yoktu. İkiside öyle nazik davranıyorduki... ahhh para gerçekten çok şeyler yaptırıyo.

Dediğini ikiletmeden ikiside baş eğerek dışarı çıkmıştı. Bende hala neden burda olduğumu sorguluyordum.

"Geç otur. Ayaküstü konuşabileceğimiz bir şey değil"

Yüzümdeki gergin ifadeyi saklamaya çalışarak bana gösterdiği az önce fırlattığım fakat defalarca oturmam için kaldırılan sandalyeye yavaşça oturdum.

Her an birşey olacak bana bir tuzak kurulmuş gibi hissediyordum. O yüzden her hareketini dikkatle yapıyordum.

"Ahhh burada hiçbir şey yok rahat olabilirsin"

Dediği şeye inanmış gibi yapsamda bir gram bile güvenmiyordum.

"Ne konuşacaksan söyle çünki ben herşeyi detaylıca öğrendim. Biraz geç kalmışsın sanırım huh?"

Ellerini birbirinin üzerine yerleştirerek hemen karşımdaki başka bir sandalyeye oturdu. Bu tavırlarından belliydi önemli bür şey konuşacağı...

"Aslında şöyleki herşeyi öğrendiğini tahmin etmiştim. Hoseok'un sana anlatmaması mucize olurdu zaten"

"Güzel o zaman sadete gelebilir miyiz? Her şeyi öğrendiğimi biliyorsan neden burdayız? Yada neden böyle bir yere zorla getirildim mi demeliydim?"

Derin bir nefes alarak saçlarını geri savurmuştu anlaşılan onunla bu şekilde konuşmamı sevmemişti.

"Bana benziyorsun. Görünüşün olmasada karakterin bana benziyor"

Söylediği şeye müzipçe gülerek sandalyeme yaslandım.

"Affedersiniz ama benim karakterim olmayan bir şeye benzeyemez yani karakterinize"

Yüzünde tek mimik bile oynamamıştı. Ya bu gerçekten onu üzmemişti yada yaptığı şeylerin ne kadar ağır olduğunu anladığı içün şu an bunları hazmetmişti.

"Doğru belki sana göre karaktersiz ola bilirim ama ben yapabileceğim en doğru şeyi yaptım. Seni başka bir aileye vermemiş olsaydım kendi anneannen seni elleriyle öldürecekti. Bunu yapardı biliyorum"

"Sencede bu bahanenin arkasında saklanmak çok acizce değil mi?

Diyelim ki bunu yapmak zorundaydın bana baksana kaç yaşındayım. Bu zamana kadar beni bulabilirdin, beni bulabilceğin birilerine verirdin, bana herşeyi anlatırdın böyle böle oldu derdin.. hepsini yapabilirdin... ama sen beni birilerine bırakıp kendi hayatına devam ettin..

Başıyla beni onaylayarak konuşmak için hazırlanmıştı.

"Doğru. Belkide haklısın. Seni aramaya çok geç başladım. Ama bu gün de burda senden özür dilemek içün bulunmuyorum"

Şaka mıydı bu şimdi? Gerçekten sinirden onu bu fabrikaya kilitleyip gidesim vardı.

"Ne istiyorsun o zaman? Ne diye beni buraya zorla getirdin?"

"Seni çağırsam gelmeyeceğini ikimizde biliyoruz. O yüzden diğer soruya geçeceğim. Konu Hoseok... o herşeyi öğrendiğine göre artık ikinizin birlikte olması imkansız"

İşte buna gerçekten gülebilirdim.

"Ne dediğinin farkında mısın sen? Şaka falan mı yapıyorsun?"

"Seni çok uzun zaman aradım ve buldum. Herşey daha güzel olabilirdi tabi sen Hoseokla bir ilişki içerisinde bulunmasaydın. Ama şuan olamaz çünki ne kadar resmen olmasada o benim oğlum ve benim Hoseoktan ya da babasından vazgeçmek gibi bir niyetim yok"

Gerçekten acaba patlamam gereken nokta şuan mıydı?

"Şuna paralarından vazgeçemem desene sen. Ne var biliyor musun? Bundan sonra sebebin ne olursa olsun umrumda değil. Ben Hoseoktan vazgeçmiyorum. Haaa plan mı kuracaksın? bizi ayırmaya mı çalışacaksın?... ne yapacaksan yap.... gözümdw biraz değerin vardı artık o da yok"

"Bir yetişkin gibi düşünmelisin. Sen benim kızımsın seninle olmak tabi isterim ama bunun üçin sen Hoseoktan uzak olmalısın. Uzaklık kastım arkadaş ola bilirsiniz ama bir sevgili bir eş asla. Çünki sizin yakınlaşacağınız her saniye beni kendi hayatımdan uzaklaştıracaktır. Kocamdan, Hoseoktan uzaklaştıracaktır"

"Bir dakika ne düşünüyorsun ki biz ayrılırsak bay Jung öğrenmeyecek mi sanıyorsun? Sen anlatmazsan Hoseok anlatır"

Sandalyesinden nazikçe kalkarak üzerini silkelemişti.

"Hoseok bunu yapamaz. Babası hasta ve böyle durumlar onu çok etkiler. O yüzden bunu babasına kendi yapamaz. Ben söylemediğim sürece bunu babasına anlatmayacaktır. Son sözüm ben söyleyeceğimi söyledim. Artık karar senin. Ya söylediğimi yaparsın.. ya da....

"Ya da ne?...

"Ya da bu oyunda ikimizden birimiz kazanacağız. Ya ben tüm hayatımı, kocamı ve oğlumu kaybedeceğim ya da sen çok sevdiğin Hoseok'u. Hayat bizi karşı karşıya koyduğu için üzgünüm biricik kızım yapacak birşey yok. Seni ilk gördüğümde bulduğum için çok sevinmiştim ama bakıyorumki benim gibi inatçı biri daha çekilmiyor. Neyse kendine iyi bak"

Çantasını koluna geçirerek az önce beni içeriye sürükledikleri yerden çıkıp gitmişti. Bu neydi şimdi? Tehdit mi? Bir düello falan mı? Rekabet mi? Neydi gerçekten bu?

Bir kaç dakika sonra dışarı çıktığımda kimse yoktu. Hah çok güzel zorla getir sonra ortadan kaybol. Nasıl döneceğim ki şimdi ben? Nerde olduğumu bile bilmiyorum.

Telefonumun sesini duyduğumla sevinçle hemen alıp açmıştım.
-Hoseok?

"Aries iyi misin?"

-Hoseok iyiyim ama şey..."

"Bekle orda geliyorum"

-Ne? nasıl? nereye geliyorsun?"

"Nerde olduğunu biliyorum. Telefonuna uygulama indirmiştim"

-Yahh bana neden söylemedin?"

"Daha bu sabah yaptım o yüzden"

-Peki~ o zaman nerde olduğumu biliyorsun. O zaman böyle bir yerde olmama neden şaşırmadın"

"Az çok tahmin ediyorum. Annenin işidir kesin çünki iki saat önce bende kendimi tanımadığım bir fabrikada bulmuştum"

-Ne? Seni de mi kaçırdı?:

"Evet. Endişelenme güzelim yarım saate ordayım. Sen şimdi ordan çık yakınlarda bir market var orda bekle beni tamam mı?"

"Peki~ bekliyor olacağım"

"Geliyorum"

"Geliyorum"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hope Again∞JHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin