3.0 "YAPAYALNIZ"

2.8K 300 30
                                    

İyi okumalar.

&

Tuvalin dört bir yanında pembe mezarlıklar vardı. Tam ortasında ise turuncu ve kıvırıcık saçlı bır kız tavadan aşağıya asılıyordu. Arkası dönüktü ama yerde gelişi güzel duran sandalye ise bunun intihar olduğuna işaretti.

Alkan titreyen gözlerini bu sefer Ünal Kara'ya çevirdi. İlk defa farklı bir şey görüyordu o gözlerde Alkan. Korku! Korku, o simsiyah bir çift gözü esir almıştı. Göz bebeklerinin titrediğine yemin edebilirdi Alkan. Hatta o gözlerin ilk defa dolduğunu da.

"Onu sadece sen durdurabilirsin Alkan. Geç olmadan git."

"İzel!"

Öyle bir bağırmıştı ki Alkan boğazı yırtılırcasına... Kapıyı tekmeliyor, yumrukluyor ama bir türlü içerden ses gelmiyordu.

"İzel hayır yapma! İzel!"

Yedek anahtarlar sonunda gelmişti. Görevliden bir hışımla aldığı anahtarı kapıya geçirerek kilidi açmaya çalıştı. Etrafta ki kalabalık ve fısıldaşmalar onun aklını başından almıştı. Şu an açtığı kapıda ya İzel'in cansız bedenine rastlarsa ne olacaktı?

Kilidin açılma sesi o fısıltılara dahil olurken Alkan hızlıca kapıyı açtı. Tam o sırada odada bir ses yankılandı. Alkan'ın gözleri ilk önce yere öylece düşen sandalyeye takıldı. Ardından İzel'in ayaklarına ve havada asılı vücuduna. İzel'in yaşlı gözleri ile birleşti gözleri. O gözlerde pişmanlık vardı, bir özür belki affedilme isteği. Bu bakışma saliseler sürdü. 

"Kız ölüyor çıksana!" diyerek öne atıldı Fuat Doktor. Diğerlerinin içeri girmesi ile yerde bir böcek gibi ezilmişti Alkan. Hala anlam veremiyordu, hala idrak edemiyordu olanları. Fakat içeri giren her insanın üzerine basarak geçmesi acısına acı ekliyordu. Kapı dibine sinmiş nefes almakta zorluk çekiyordu. Gözleri bulanıklaştı. Son kez kendini İzel'i görmek için zorladı. Fuat Doktor boyunun avantajı ile İzel'i yukarı kaldırdı. Diğerlerinin yardımı ile ip çözülmüştü. Hızla atan kalbini tuttu Alkan. Orada öyle bir ağrı vardı ki gidip İzel'in durumuna bakamıyordu bile. Göğüsü sıkışıyordu, aklı hala İzel'in bu kadar açık ve net ölme fikrindeydi. 

"Ya yetişemeseydik," diye fısıldadı. Kimsenin duymadığı ve Alkan'ı umursamadığı aşikardı.

"Nasıl benden gitmeye kalkarsın İzel? Bana daha yeni gelmişken, nasıl gitmek istersin?"

Gözleri kendiliğinden açıldı Alkan'ın. İlk önce güneş ışınları vurdu gözlerine. Bundan rahatsız olduğunu hissedince elleri ile gözlerini ovdu. Kulaklarını dolduran nefes alış veriş sesi odada yalnız olmadığına işaretti. Bunu fırsat bilen Alkan, sesini çıkarmaya çalıştı. Fakat yutkunurken acı çektiğini hissediyordu. 

"Su..." diye fısıldadı. O bile kendi sesini zor duymuştu. Tekrar tüm gücünü toplayarak seslendi. Kulaklarını dolduran topuklu ayakkabı sesi ile tekrar gözlerini yumdu. Bardak tıkırtıları ve sonrasında ağzına değen su ile ağzını araladı. Boğazlarını delercesine geçen sıvı onu rahatlatmıştı.

"İyi misin Alkan?"

Bu Erva'nın sesiydi. Gözlerini bu sefer daha güçlü araladı. Saçı başı dağılmış, makyajı, ağlamaktan olsa gerek, akmış ve  yüzünde korku dolu ifade ile Alkan'a bakıyordu.

"İyiyim," 

Doğrulmaya çalışınca Erva'nın kollarını sırtında hissetti. Ona yardım ediyordu.

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin