bayram öncesi hediyee :) yorumları bekliyorum, iyi okumalar ve şimdiden hayırlı bayramlar♡
"ölüm ve yaşam"
🎧 only path
"Ah, acıyor!" Dişlerini sıkarak iç çeken Hoseok, kafasını geriye yatırdı. Biraz daha yaklaşarak çenesinden tuttum. "Tamam bitmek üzere, iki dakika daha sabret."
Elimdeki gazlı bezi yarasına bastırdıktan sonra, zarar gören burnunun ilk tedavisini yapmış oldum. Elimi çekmeden önce, "Böyle tut." diyerek onu yönlendirdim. Gözleri bana kilitlenmiş halde öylece dururken eli elimin üzerinde durdu. Gözlerimi kaçırarak elimi çektim ve hafifçe öksürdüm.
Mekandan çıkalı yarım saati geçmişti ama kalbim hala çok güçlü atıyordu. Marketten aldığım küçük ilk yardım kitiyle Hoseok'u parka götürüp yarasına pansuman yapmayı becermiştim ama işi benimle bitecek gibi görünmüyordu. Burnunun kırılmış olmasından şüpheleniyordum, canı fazla yanıyor olmalıydı.
"Acile gitmelisin. Ciddi bir şey olabilir."
Kızarmış gözlerine tezat sırıttı. "Abartılacak bir durumum yok Kiran. İçin rahat olsun."
"Sen bilirsin..." dedim omuz silkip. "Ben uyarımı yaptım."
Bir süre sessiz kaldık. İkimiz de muhtemelen olayı etraflıca düşünüyor olmalıydık. Kucağımda duran sol elimi boştaki avucunun içine aldığında irkildim.
"Senin de benden aşağı kalır yanın yok." dedi iğneleyici bir ses tonuyla.
Burnuna tuttuğu bezi işaret edip biraz tutmamı rica etti. Sağ elimle ben burnundaki bezi tutarken o da kanı kurumuş, yalnızca sızısını hissettiğim avucuma tendürdiyot sürüp dudaklarına yaklaştırarak üfledi.
O an içimi yeniden kaplayan ağlama hissini başımı geriye atıp gökyüzüne bakarak geçirmiştim. Neyim vardı? Neden böyle hüzün doluydum?
Elimle işini bitiren Hoseok nazikçe diğer elimi de kucağıma bıraktı ama tutmaya devam etti.
"Özür dilerim Kiran-ah." dedi yumuşacık bir sesle. Kış rüzgarı sertçe eserken, üşüdüğümü sıcak ellerinin benimkileri ısıtmasıyla hissettim.
"Neden oradaydın?" diye sordum burnumu çekerek. Yutkunurken boğazım acıyordu ama gözyaşlarımı tuttuğum için mi yoksa hasta olacağım için mi anlamıyordum.
"Kasten gelmemiştim." dedi gözlerine sinen yorgunlukla. Ona inanıyordum.
"Dediğim gibi arkadaşımın yeri ve beni davet etti. Kıramadım ve katıldım ama o pisliklerin," Pislikler derken sinirlendiği çok açıktı. "Orada olacaklarını bilseydim adımımı atmazdım. Zaten sınıfta yeterince yüzlerini görüyorum."
"Peki ya neden masaya geldin?"
"Bir süredir seni izliyordum." diye yanıt verdi. "Seni rahatsız ettiklerini hissettim. Sadece yardım amaçlıydı."
Kafamı çevirdim. Sağ tarafımdaki çocuk salıncağı paslı demirlerini gıcırdatarak ileri geri sallanıyordu. Park bir iki kişi dışında bomboştu. Saat de geç olmuştu zaten, Namjoon endişelenmeden geri dönmeliydim.
Yine de kafama ilişen düşüncelerden sıyrılıp Hoseok'a dönmeyi başardım. Artık üşüdüğümü daha net hissediyordum. Kısa etek giyen kafama sövüyordum. Durumumu fark eden Hoseok centilmenlik yapmak için kabanını vermeyi teklif edecekti ki aceleyle çıktığımız için kabanının olmadığını fark etti. Bunu bakışlarından anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven liars | bts
FanfictionTebrikler, artık yedi yalancının ekip biçtiği ve kilit vurduklarını sandığı o tarlanın davetsiz misafiri sizsiniz. Tırnaklarına çamur dolmuş bu oyunbazların karanlık dünyasına hoş geldiniz. ©jisakura | Haziran 2018