"kırık kalp"
🎧 peter sandberg - detach"Hüzün kapıda. Zaman topal. Gökyüzü çağırıyor herkes ve her şeyi tüm öfkesiyle, usanmadan. Çaresizlik bağırırken kulaklarına yeryüzünde toplanmış olan herkesin, yerimden doğrulamıyorum. Gölgem yetişse ayın karanlığından yeryüzünün ihtişamına. Kanından doğacak yeniden papatya tarlaları. Ama yapamıyorum. İzliyorum, çaresiz. Yücelik, boynumda takılı kalan bir ip gibi sıkıyor her bir zerremi. Hüzün geldi... Ve gökyüzü alıp götürürken karanlığına yeryüzünün en muhteşem eserlerini... İzliyorum, çaresiz. Hüzün geldi. Ve bu sefer geri dönmeyecek." -Onur Ekin, Kafka Okur, Sayı 37.
*
Eve geldiğimde saat henüz öğlen üçtü ve ben kendimi cesetten farksız hissediyordum. İçeri adımımı atar atmaz fark ettiğim Namjoon'un yokluğu beni rahatlattı. Henüz onunla karşılaşmak için hazır hissetmiyordum. Gözümü kısacık salonda gezdirdikten sonra Sosis'i de göremeyince Namjoon'un onu yürüyüşe çıkardığını anlamıştım.
Acele adımlarla odama geçip kapıyı kilitledim ve beş dakika sürmeyen ılık bir duş aldım. Gevşeyen vücudum, zihinsel yorgunluğumu az da olsa hafifletmişti. Akıp giden suyun içerisinde dalıp giden düşüncelerimin giderden sularla birlikte akıp gitmesini ne çok isterdim. Hayat neden bu kadar zordu?
Önceki gece uyuyamadığım için yatağa girer girmez baş ağrım daha da hissedilir oldu. Saçlarımı kurutmaya bile halim olmadığı için saçımda havluyla öylece yattım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, kapım tıklatılana kadar uyumuştum. Etraf karanlık olduğuna göre minimum üç dört saattir uyuyordum. Öyle ki ağlamaktan acıyan gözlerim bile bunun için minnettardı bana. Sadece baş ağrım tam anlamıyla geçmemişti ama sorun değildi.
Doğrulmadan öylece uzanırken kapım bir kez daha tıklatıldı. "Kiri, uyuyor musun?"
Sesimi çıkarmadan gitmesini bekledim ama o ısrarcıydı.
"Yemek hazırladım. En sevdiğin çıtır tavuktan yaptım, yanında da koca tencere spagetti var. Soğumadan gel de yiyelim."
Karnımın yemek alamayacak kadar kasıldığını bilseydi bunu teklif etmezdi. Derin bir nefes alıp saçımdan havluyu çıkardım ve nemli saçlarımın arasında parmaklarımı dolaştırdım. Başımın ağrıma sebeplerinden biri de bu olmalıydı.
Birkaç dakika sonra tekrardan bana çağırarak kapıdan uzaklaştı Namjoon. O ana kadar nefesimi tuttuğumun farkında değildim. Komodinin üzerine bıraktığım sessizdeki telefonumu aldım ve beş cevapsız aramayı gördüm. İkisi Jungkook, üçü de Namjoon'dandı. Ekranı kilitleyip eski yerine koydum ve cesaretim gelene kadar yatakta bekledim.
Bu gece onunla konuşmak zorundaydım. Yoksa ona olan kızgınlığım beni içten içe bitirecekti.
-
Bana seslenişinden kırk dakika sonra aşağı indiğimde Namjoon her zamanki tekli koltuğuna oturmuş kitap okuyordu. Okuma gözlüklerini indirip bana baktığını hissediyordum. Selam vermeden önünden geçtim ve mutfağa gidip su içtim. Midem hala daha çok kötüydü. Gün boyu hiçbir şey yemememe rağmen şişkindi.
Dolaptan maden suyu çıkarıp kapağını açtım ve aynı düz ifadeyle salona geçtim. Fakat bu defa öylece önünden yürüyüp gitmeme müsaade etmemişti. Tam da istediğim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven liars | bts
FanficTebrikler, artık yedi yalancının ekip biçtiği ve kilit vurduklarını sandığı o tarlanın davetsiz misafiri sizsiniz. Tırnaklarına çamur dolmuş bu oyunbazların karanlık dünyasına hoş geldiniz. ©jisakura | Haziran 2018