XXXI / desintegración de gunsei

2.7K 338 241
                                    

"gunsei'nin parçalanışı"

🎧 lynn - lonely hearts





"Artık herkes her şeyi biliyor."





Varlığımı evrendeki herhangi bir maddeye benzetecek olsam bu kesinlikle balon olurdu. Sürekli büyüme gücüne sahip fakat sınırını geçtiği anda patlayıp parçalara ayrılabilen, bir cam ya da porselen gibi yere düşünce kırılmasa da zamanla kendinden bir şeyler eksilen, gökyüzünde süzülebilse de tek bir sivri objenin temasıyla yok olabilecek bir balon. Defalarca yere düşmüş, defalarca kez en yakınlarım tarafından hırpalanmıştım. Zaman zaman rüzgarın en şiddetli haline yakalanıp sağa sola savrulup, yönümü unutmuş, karıştırmıştım.

Evinin içindeki loş ışık huzme huzme yüzüne vururken, yavaş yavaş içimdeki oksijen seviyesinin de tıpkı bir balonda olduğu gibi azaldığını hissediyordum. Jungkook'un anlattıkları artık bir sessizlikti benim için. Dudakları kıpırdıyor, parlayan gözlerinden yanaklarına doğru boncuk boncuk yaşlar süzülüyordu ama onu duyamıyordum. İlk kez, hayatım boyunca ilk kez donakalmıştım. Hislerim usta bir el tarafından papatya yaprakları gibi tek tek koparılıyordu gövdemden. Duyduğum şeylerin hazımsızlığı beynimde derin bir boşluk yaratmıştı. Jungkook sustu. Af dilencisi kömür gözleri bir inci tanesi gibi parlıyordu. Tüylerim diken diken oldu.

"Böyle olsun istemedim Kiran." dedi güçsüz bir sesle. "Gerçekten çok üzgünüm."

Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum. Nari'nin ikizim olduğunu öğrendiğim anda yaşadığım duygusal boşalma bile yoktu. Sanki içimdeki kan hüceleri minik buz parçalarıyla yer değiştirmişti. Ucu sivri bu buzlar damarlarımda gerçekleştirdikleri bu sonsuz devirde ilerledikçe canımı yaktılar. Hem beni üşütüyor, hem de kalbime pompalandıkça kalın bir buz kütlesi haline gelip yüreğimi donduruyorlardı. Yutkunmak, dudaklarımı oynatmak ve en önemlisi konuşmak sanki hiç bilmediğim eylemler gibiydi.

Jungkook'un burnunu çekerek oturduğu yerde omuzlarını düşürürken bana baktığını hissediyordum ama onu göremiyordum. Sesim çıkmıyordu.

"Kiran ne olur bir şey de." Ağlamaktan boğuklaşan sesi yükseldi. "Bağır, tokat at ya da bıçakla ne istersen yap ama ne olur konuş!"

Ne çok isterdim hüngür hüngür ağlayıp Jungkook'u parçalayarak hıncımı çıkarmayı. Ya da evini darma duman edip elime geçen ilk eşyayı ateşe verip evini cehenneme çevirmeyi. Fakat parmağımı oynatacak kadar bile enerjim yoktu. Felç mi olmuştum?

"Yemin ederim olaydan sonra yüzlerce kez polise gitmeyi denedim." dedi benden tepki gelmeyince. Dağılmış saçlarının arasına soktu elini ve eklemleri beyazlarken tuttuğu saçlarını sıktı.

"Fakat her seferinde korkuma yenik düştüm. Benim hapse girmemdense etrafımdaki insanların, babamın, annemin ve Jin hyungun zarar görmesinden korktum. Ona her şeyi anlattığım için kendimi hep suçlu hissettim. Aylarca uyku sorunu çektim ve psikoloğa gittim."

O konuşmaya devam ederken vücudumda yaşam belirtisi olarak ilk kez bir şey hissetmiştim. Fakat bu hızla cereyan eden, midemden yemek boruma doğru yükselen kontrol edilemez bir mide bulantısıydı. Koltuğun kenarına mermere dönen ellerimle tutunarak kalkarken Jungkook daha ne olduğunu anlayamadan lavaboya koştum ve gözlerim yaşarana kadar istifra ettim.

Normalde gerçekleştirmekten korktuğum bu eylem nedense beni harekete geçirdiği için mutlu etmişti. Sifonu çekip bir süre mermerde öylece oturdum. İçeri girer girmez kilitlemeyi ihmal etmediğim beyaz renkteki meşe kapıya baktım ve hızla inip kalkan göğsümü dizginlemeye çalıştım. Yaklaşık beş dakika sonra kendimi daha iyi hissettiğimi düşündüğümde lavaboya uzandım ama aynadaki beyazdan griye dönmüş yüzümü görünce irkildim.

seven liars | bts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin