"Bunun karşılığında ne istemeliyim acaba?" Sehun, kafasını biraz eğerek düşünüyormuş gibi yaptı. Sonunda doğrularak "Buldum! Lisa'nın numarasını istiyorum." deyip sırıttı.
Yanaklarımı şişirdikten sonra oflayarak nefes verdiğimde beni Tae'yle konuşturması karşılığında yapacağım şeye şaşırıyordum.
"Pekala."
"Hey, Taehyung!"
Taehyung yanımıza doğru geldiğinde kalbimin saniyedeki hızı artmaya başlamıştı bile.
"Hey, Merhaba Mi-Hi. Sehun'la arkadaş olduğunuzu bilmiyordum."
"Merhaba Taehyung. Evet arkad-"
"İlkokuldan beri arkadaşız."
Harika. Sehun'un Tae'ye çevirdiği sinirli bakışları dikkatimi dağıtıyordu. Tae'den hoşlanmadığını zaten biliyordum ancak bazen bu tavırları çok can sıkıcı oluyordu.
Sehun'un telefon melodisini duyduğumda ekranda yazan ismi gorebilmiştim. Min-Hee. Ah, zavallı ikizim hala Sehun'dan hoşlanıyor olmalıydı. Umarım çok fazla üzülmezdi. Acaba ona Sehun'un benden Lisa'nın numarasını istediğini söylemeli miydim?
Sehun aptal aptal sırıtarak:
"Benim gitmem gerek. Takılın siz." dedi.
Bu çocuk daha yeni Tae'ye kötü kötü bakmıyor muydu? Demek ki konu kızlar olunca bizi yalnız bile bırakabilirdi.
"Mi-Hi, biraz yürüyelim mi?"
İçimden zafer nidaları atarken yerden kaldırdığım çekingen bakışlarımı ona çevirerek kafamı aşağı yukarı salladım.
Tae düşünceli görünüyordu. Sanki kafasında bir şeyleri tartıyordu ya da bir şeyi söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştı.
Okul bahçesine çıktığımızda ilk bir kaç dakika sessizlik içinde yürüdük. Daha sonra Taehyung derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Ağladığım gün hakkında..."
"Önemli değil. Kendini teşekkür etmek zorunda hissetme. Konuşmak istemiyorsan anlarım.
"Hayır, konuşmak istiyorum. Buna ihtiyacım var."
"Sadece o gün çok üzgündüm ve gerçekten birilerinin yanımda olmasına her şeyden çok gerek duyuyordum. Ve kimse yokken sen oradaydın. Bunun özel bir nedeni olduğunu düşünmüyorum ama yine de teşekkür ederim." Burukça gülümsediğinde ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum.
Bir dakika neden kendimi tutacaktım ki?
Benden uzun olduğu için parmak uçlarımda biraz yükselerek kollarımı boynuna doladım. Okyanus kokusu burnuma dolduğunda ona sıkıca sarıldım. Bir müddet şaşkınlıktan sessiz kalsa da kararsız elleri belime dolandı ve bana sıkıca sarıldı. O an anladım: Onun birine gerçekten ihtiyacı vardı.
Peşinde onlarca kız olabilirdi. Okulun spor takımından arkadaşları, öğretmenleri tarafından çok seviliyor olabilirdi. Ama yalnızdı. Kalabalığın içinde yalnız kalmış bir çocuktu sadece.
Kulağına doğru "Artık yalnız değilsin." diye fısıldadım. Kollarımı boynundan ayırıp yüzüne biraz bakınca ne kadar şaşkın olduğunu anlayabilmiştim. Onun hislerini anlamama mı şaşırıyordu yoksa birden sarılmama mı bilmiyordum, o an umrumda da değildi. Sadece onu biraz daha mutlu etmenin mutluluğunu yaşıyordum.
💜
Eveet konusmicam dedim de kendimi tutamadım neyse, bazen düşünüyorum ve diyorum ki bu hikayenin bir konusu yok. Her neyse haklı olsam da bu yayınlamama engel değil. Sizi seviyorum yeni bölüm gelince görüşürüz 😆😆
-rosie.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cloudless night~{KTH}
FanfictionBu zamana kadar aşık olmanın benim için dünyanın en kolay şeyi olduğunu düşünürdüm. Ta ki bir şeyi fark edene kadar. Ben daha önce hiç aşık olmamıştım.