"Taehyung, geç kalıyoruz hadi!" Son kez aynada kendime bakıp saçlarımı elimle dağıttığımda hala neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyordum. Böyle giderse kendi mezuniyetimizi kaçıracaktık!
"Beş dakikaya hazırım bebeğim."
"Biliyorum ben senin beş dakikalarını. Hadi ya!"
"Tamam, tamam geldim." Merdivenin başında belirdiğinde kafamı oraya çevirmiştim. O gerçekten çok seksi görünüyordu ve partide ona dönecek bakışlar şimdiden beni rahatsız ediyordu.
"Beklemeye de katlanamazmış." Burnumun ucunu parmakları arasına alarak sıktığında ben hala nasıl vaktinde yetişeceğimizi düşünüyordum.
"Şimdi çıkmazsak yetişemeyeceğiz." Ona bakarak konuştuğumda dudaklarını büzdü ve omuzlarını düşürdü.
"Gitmesek? Hem..." Zaten aramızda az olan mesafeyi kapattı ve iyice yaklaşarak tek elini belime koyarak beni kendine doğru çekti. "Benim başka planlarım var."
Gözlerinin içine bakarak yutkundum. Gitmemek çok cazip bir teklifti ancak gitmeliydik. Tae'nin arsız sözlerine ve göz alıcı gülümsemesine kanmamalıydım.
"Taksi çağırayım."
"Off..."
Kıkırdadım.
***
"Bu da kim?"
"Seokjin. Kütüphanede tanıştık. Üniversiteye gidiyor. Bilmiyorum aslında fazla yeni ama o çok iyi biri ve ondan etkilenmemek elde değil-"
"Hmm düğününüzde ne giysem?"
"Mi Hi!"
Min Hee yüzünde belli bir sırıtışla koluma vurdu. Neden önceden belli olan bir şeyi söylediğim için dayak yiyordum ki? Falcılar dayak yiyor muydu? Gerçi onların da doğruyu söylediği kesin değildi ama- Bir dakika, Sehun'a ne olmuştu?
"Hoş çocukmuş... Sehun?"
"Yeni bir ilişkinin benim için daha iyi olduğuna karar verdim. Zor oldu ama iyi ki onunla tanışmışım. Harika biri. Bir gün mutlaka dördümüz yemek yiyelim. Ayrıca sanıyorum ki Sehun şu an Lisa'yla gayet mutlu."
İşaret ettiği tarafa baktım. Kahkaha atan Sehun ve Lisa'ya. Onlar mutluysa ben de mutluydum. Zamanında kıçlarını toplamak için az çile çekmemiştim."
"Senin adına çok sevindim. Ben sevgilimin yanına gidiyorum."
Taehyung'un yanına vardığımda bana arkasını dönük olduğunu fark ettim. Bu onu arkadan korkutmak için harika bir fırsattı. Sessizce yaklaşıp birden sırtına atladığımda çığlık atmayı ihmal etmedim. Öyle sıçramıştı ki içeceği dökülmüştü.
"Hah! Çok komikti!" Kahkahalarım yavaş yavaş yerini sessizliğe bırakırken Tae'nin önündeki kızı yeni fark ediyordum, Bana bakan gözlerine bakınca yutkundum. Onun bu kızla ne işi vardı ki?
"Mi Hi, uzun zaman oldu?"
"Merhaba Wendy. Evet, gerçekten de öyle." Yüzümdeki zoraki gülümsemeyi silmemek çok zordu. Ancak ona istediğini vermeyecektim. Bir kere daha olmazdı. Gözlerimi gözlerine sabitlerken neden burada olduğunu merak ediyordum. Bir kaç ay önceki Mi Hi kesinlikle o boyalı saçlara yapışırdı fakat şu an böyle bir şeye gerek duymuyordum. Durduk yere tatsızlık çıkarmaya ne gerek vardı öyle değil mi?
"Ah, siz tanışıyor muydunuz?" Taehyung yüzündeki endişeli sırıtışla bana baktı. Eh, endişlenmeliydi de. Daha bana neden bu cadıyla konuştuğunun hesabını verecekti. Gözlerimle sert bir sonra konuşuruz bakışı atıp Wendy'ye döndüm çünkü konuşmak için kıvranıyor gibiydi.
"Beni de Jungkook davet etti." Tahmin etmiştim. Sevgisinin gerçek olduğunu düşünüyordu. Ne yazık kı ona üzülebileceğim evreyi çoktan atlatmıştım. Sanki bir milyonluk soruyu doğru cevaplamış gibi konuştuktan sonra ağzı kulaklarına varacak kadar sırıttı ve gözlerimin içine bakmaya devam etti.
Alayla güldüm.
"Pekala, size mutluluklar." Yüzüne hiç bakmadan Tae'yi kolundan tutup oradan ayrıldığımda şaşırmış olduğunu biliyordum.
***
"Ne konuşuyordunuz?" Sesimi sessiz bir gecede miyavlayan kedi gibi sakin tutmaya özen gösteriyordum. Daha korkutucu oluyordu.
"Y-yanıma geldi ve bir şeyler içmek istediğini s-söyledi. Yemin ederim ona çok güzel bir sevgilim olduğunu söyleyecektim ki sen geldin. Zaten onun Wendy olduğunu bilseydim yüzüne bile bakmazdım."
"Tamam Taehyung, neden panikledin?" Zaten şüphelendiğim bir durum yoktu. Tam anlattığı gibi olduğuna emindim -zira Wendy böyle şeyleri çok severdi- ama böylesi daha eğlenceliydi.
"Zaten biliyorsun..." Bahçede sadece ikimizin olduğunu biliyordum, daha inandırıcı olsun diye etrafımı kolaçan ediyormuş gibi yaptım. Yaklaşarak kollarımı boynuna doladım ve dudaklarına tüy kadar hafif, varla yok arası bir öpücük bıraktım. Ayrılıp yüzüne baktım.
"Ben sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum."
"Ah cidden mi!? Çok kötüsün! Şimdi bir an önce bize gitmeliyiz."
"Çok beklersin!" Dil çıkarıp kaçmaya yeltendiğim sırada belimden yakaladı ve çok hızli çektiği için ikimizde çimenleri boyladık.
Bir yandan gürültülü kahkahalarımızı gökyüzüne savuruyor, bir yandan sadece bir kaç yıldızın aydınlattıği bulutsuz geceyi seyrediyorduk. Havaya uzattığım elime başka bir el parmaklarını dolayınca gülümsemeden edemedim. Hayatımın hiçbir evresinde hu kadar mutlu hissettiğimi hatırlamıyordum. Yattığımız çimlerde yana kayarak okyanus kokusunu içime çekebileceğim kadar yakınına sokuldum.
"Son menekşe solana kadar?"
"Son menekşe solana kadar."
Bulutsuz bir gecede olmak istediğim tek yer onun yanıydı.
💜
-rosie.
Eveeet. İlk defa final yapiyorum o yuzden oldu mu bilemeyeceğim ama benim içime sindi gibi. Neyse başka kurgularda görüşmek üzere kendinize cooooooook cok iyi bakin sizi seviyomOwO❤❤
Güncelleme: kitap 2k olmuş hiç beklemiyordum öylesine yazdığım bir şeydi. Bunun için tekrar tekrar teşekkür ediyorum🌸🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cloudless night~{KTH}
FanfictionBu zamana kadar aşık olmanın benim için dünyanın en kolay şeyi olduğunu düşünürdüm. Ta ki bir şeyi fark edene kadar. Ben daha önce hiç aşık olmamıştım.